Emilia’nın Başkent Turu Günlükleri


Bölümün ortalama okuma süresi 12 dakikadır. İyi okumalar dileriz.


※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

Çevirmen: Baran

Redaktör: Bertiel

Destekçilerimiz: Donatus, Echi_dna, Akari, Nurullqhx, Atakan Soner, Misertus, shingokuz, Lewysi, Taha Kurt, Künefe, agaligim, Katlicia, Lavedos, God’s Clown, Feylix, Samte, Only Rusen, Saitama ama jojo referansı, Allen Walker, Kayra Poyraz, LReiN, Ebubekir

Destek vermek isterseniz TIKLAYIN!

Discord’a gelmek isterseniz TIKLAYIN!

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

1

???: “Başkent gerçekten de çooook büyükmüş!”

Ellerini göğsünün önünde birleştirmiş hâldeki kız bu sözleri canlı bir ses tonuyla söyledi. Gözleri ise önündeki manzara karşısında parıldıyordu.

Güzel bir kızdı. Kalçalarına kadar uzanan ipeksi, uzun ve gümüş saçlara sahipti. Örgülü gümüş saçları beyaz bir çiçek tokasıyla süslenmişti ve bu aksesuar ona kelimenin tam anlamıyla çiçek gibi bir zarafet katıyordu.

Ten rengi kar gibi bembeyazdı; zarif ve orantılı vücut hatları, beyaz tonlarında bir elbiseyle örtülmüştü. Şehir manzarasına hayranlıkla bakan ametist gözleri öylesine güzel parıldıyordu ki sanki içine mücevherler yerleştirilmişti.

Güzelliği öyle büyüleyiciydi ki onu dünyanın en güzel kızı olarak nitelendirmekte en ufak bir tereddüt bile yaşanmazdı. Ancak etrafına heyecanla bakınışı bu tanıma biraz çocukça bir hava katıyordu.

Gözleri sağa sola giden kalabalığı izliyordu. Bir yenilikle karşılaşmış gibi duran merak dolu gözlerine bir kez bakmak onun hissettiklerinin büyük şehre ilk kez gelen bir köylüye benzediğini anlamaya yetiyordu.

???: “Böyle eğlenirken çok tatlısın ama artık gerçekliğe dönme zamanı”

Onun keyfini kaçıran şey yalnızca normalden biraz daha uzun olan kulaklarına ulaşacak şekilde fısıldayan bir sesti. Ancak etrafında hiç kimse yoktu. Yine de ses kelimenin tam anlamıyla kulağının dibindeydi, yani―

Emilia: “Hadi ama. Durumun biraz sıkıntılı hâle geldiğini zaten biliyorum yine de sadece bir anlığına durmama rağmen bu oldukça kabaydı.”

Puck: “Şey, açıkçası ben de durmaksızın azarlayarak kızımın nefretini kazanmak istemem ama bu durum başkaları için de epey zahmetli olacak, bunu sen de istemezsin değil mi?”

Emilia: “Bu doğru ama…”

Ses mantıklı gerekçelerine devam etti ve kız buna karşılık umutsuzca başını eğdi. O bunu yaparken küçük bir figür çevik bir şekilde saçlarının arasından geçip omzuna doğru çıktı. Bu şey―

Puck: “Her neyse, tanıdık gelen bir yer aramaya çalış. Moralini bozmanın bir anlamı yok.”

Bu ileri görüşlü öneriyi sunarken bıyıklarını okşayan kişi, avuç içine sığacak kadar küçük bir kediydi.

Gri tüylerle kaplıydı, kocaman yuvarlak gözleri ve pembe bir burnu vardı. Boyutu bir kenara bırakılırsa görünüşü hakkında söylenecek pek bir şey yoktu ancak onu sıradan bir kediden ayıran en büyük fark, iki ayağı üzerinde duruyor olmasıydı.

Kedi, vücuduyla aynı uzunlukta olan kuyruğunu sallayarak kızın omzunda mırıldanıyordu.

Puck: “Sanırım son çaren cesaretini toplayıp birine sormak olur. Bunu yapabilir misin Lia?”

Emilia: “Benimle dalga geçme. Elbette bu kadar basit bir şeyi yapabilirim. Puck, seni kalın kafalı! Beni hep bir çocuk gibi görüyorsun.”

Puck: “Eğlenmeye dalıp hizmetçisini kaybeden bir çocuğa başka nasıl davranılır ki?”

Puck’ın hem umursamaz hem de alaycı sözlerine karşılık olarak kız sadece dudaklarını büzmekle yetindi.

Kendisine çocuk gibi davranılmasından şikâyet ettikten hemen sonra gerçekten çocuk gibi davranmaya başlayan kızı gören Puck’ın yüzünü bir gülümseme aldı.

Puck: “Tamam, eğer güneş batana kadar oyalanırsak bu gerçekten de büyük bir sorun olacak. Sana hâlâ yardım edebiliyorken yolunu bulsan iyi olur Emilia.”

Emilia: “Ben kaybolmuş bir çocuk değilim! Sadece biraz kafam karıştı hepsi bu!”

Seslenişine inatçı bir karşılık veren kız― Emilia, ciddi bir ifadeyle yürümeye başladı.

Önünde uzanan kalabalığın içine doğru kaybettiği hizmetçi kızı bulmak üzere ilerledi.

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

2

300.000’i aşan nüfusuyla Lugunica’nın başkenti, dünya üzerindeki en kalabalık başkent olup Ejderha Krallığı’nın kalbini oluşturuyordu.

Şehrin merkezinde kraliyet kalesi yer alıyor, başkent― yani kraliyet başkenti; her türlü ırktan insanın bir arada yaşadığı, sürekli hareket hâlinde ve enerjiyle dolup taşan bir pota gibiydi. İnsanlar sokaklarda yürürken onları izlemek bile bir günü sıkılmadan geçirmeye yeterdi.

Özellikle sayısız tezgâh ve seyyar satıcının yer aldığı başka ülkelerden ithal edilen yüksek kaliteli mallar ve nadir eşyaların dizildiği “Ticaret Sokağı” adıyla da bilinen ticaret bölgesi, her zaman baş döndürücü bir şekilde yoğundu.

Emilia: “…İnsanlar gerçekten de inanılmaz.”

Bir şekilde insanların arasından kurtulmayı başaran Emilia sokağın kenarına kaçtı ve soluklanmak için durdu. Dağılmış gümüş saçlarını düzelttikten sonra kısa bir molanın ardından tekrar sokağı incelemeye koyuldu.

Ticaret Sokağı durmaksızın gelip geçen, konuşan ve pazarlık eden insanlarla dolup taşıyordu. Sadece tek bir alışveriş caddesinde bile bu kadar insan olması… Bu kalabalığın içinde tek bir kişiyi bulmanın ne kadar zor olacağını düşünmek bile onu karamsarlığa sürüklüyordu.

Puck: “O kız oldukça dikkat çekici bir kıyafet de giymişti ama… Bu başkentte pek bir şey ifade etmiyor değil mi?”

Emilia’nın saçlarının arasına tekrar giren Puck, onun düşüncelerini sesli bir şekilde dile getirdi. Kediyi saçına dokunuyormuş gibi hafifçe dürten Emilia kaşlarını endişeyle indirerek başını salladı.

Emilia: “Evet, bu gerçekten sorun olacak… Ayrıca sen de dikkatli olsan iyi olur Puck. Biri seni görürse paniğe sebep olabilir. Yapacak bir şeyin yoksa kristaline dönsen iyi olur.”

Puck: “Yapacak bir şeyim var ama. Seninle konuşmak. Seni yalnız bırakırsam ağlarsın diye korkuyorum. Ama şimdi ne yapacaksın? Hedefin olmadan öylece rastgele dolanmak mı istiyorsun?”

Emilia: “Senin söylediğin gibi yaparsam onu asla bulamam. Bu yüzden saksıyı çalıştırmam gerekecek.”

Puck’ın önerisini reddederek başını sallayan Emilia işaret parmağıyla alnına hafifçe vurdu.

Böylece Emilia derin düşüncelere daldı ve Puck onun parlak fikrini sabırla beklerken tüylerini temizlemeye başladı. Ancak ortaya çıkan şey dâhiyane bir fikir değil bambaşka bir şeydi―

Emilia: “―Bak Puck. Şurada küçük bir tartışma çıkmış gibi görünüyor.”

Puck: “Liiiaaa…”

Emilia: “Birazcık, sadece birazcık merak ettim! O yüzden bir göz atacağım!”

Sokağın karşı tarafında bir tezgâhın etrafında meraklı insanların toplandığını görebiliyordu. Bunu gören Emilia’nın söylediklerine karşılık Puck hafif endişelenmiş bir ifadeyle iç geçirdi.

Puck: “Hey Lia, zaten başın beladayken bunu yaptığının farkındasın değil mi?”

Emilia: “Y-Yanılıyorsun. Yardım etmek istediğim falan yok… Sadece şöyle bir bakmak istedim.”

Kötü biri gibi görünmeye çalışsa da hâlâ oldukça sevimli olan Emilia tartışmanın olduğu yere doğru koştu. Kalabalığın arasından geçerek izleyicilerin önüne kadar ulaştı ve sonra―

???: “Hadi ama, Mimi sana söyledi ya― Mimi öğle yemeğini yiyip kaçan biri değil. Sadece cüzdanı gibi kullandığı Hetaro’yu kaybetti. Bu yüzden Mimi çok zor durumda!”

???: “Sen de genç hanımefendi, sana bunu kaç kere söylemem gerekecek. Bu kayıp kişiyi tanımam ama ürünümü zaten yedin, bu yüzden ödemeyi almam şart. Ah, yanında arkadaşın yoksa eşyalarını kullanabilirsin…”

???: “Mimi’nin yanında bu asa filan var ama Mimi bunları verirse hanımım Mimi’ye çok kızar!”

Çevrede toplanan meraklı kalabalığın ortasında tartışan bu ikiliyi gören Emilia’nın gözleri şaşkınlıkla kocaman oldu.

Tartışan iki kişiden biri uzun boylu, koyu tenli bir adamdı ve görünüşünden yola çıkarak söz konusu mekânın sahibi olduğu anlaşılıyordu. Karşısında onunla tartışan kişi ise çok daha kısa boylu, küçük yapılı biriydi.

Yuvarlak kulakları ve turuncu saçları olan kedi benzeri bir canavar insandı. Muhtemelen “kedi-insan” ırkındandı. Boyu Emilia’nın beline bile zor ulaşıyordu ve üzerindeki büyük beyaz cübbe tüm vücudunu kaplıyordu. Sevimli, yuvarlak gözlere ve tatlı bir burna sahipti. Âdeta tüm vücudundan sevimlilik fışkıran bir kızdı.

Konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla mekânda yediği yemeğin parasını ödeyemiyordu ama…

Mimi: “Mimi yemeğini yiyip kaçan biri olarak görünmek istemez. Bu asayı mı istiyorsun ihtiyar?”

Mekân Sahibi: “Yine de kendimi suçlu hissediyorum ama! Bu oldukça kaliteli bir asa değil mi? Ne kadar da baş belası bir durum…”

Mimi: “Of şu Hetaro yok mu, ne kadar da kolay kayboluyor! Ablan olarak sana çok kızgınım Hetaro!”

???: “Affedersiniz…”

Tartışan taraflar yavaş yavaş yorulmaya başlarken biri elini kaldırarak araya girdi. Kız ve mekân sahibi şaşkına dönmüştü çünkü aralarına giren kişi Emilia’dan başkası değildi.

Emilia çekingen bir şekilde içeri adım attı ve ikisi de ona odaklanmışken devam etti:

Emilia: “Şey, umm…”

Emilia: “Az önce tesadüfen kulak misafir oldum da… Bu kızın yediği şeyin bedelini istiyorsunuz öyle mi?”

Mekân Sahibi: “Ah, evet bu doğru ama… Genç Hanım siz bu kızın bir tanıdığı mısınız?”

Emilia: “Ee, bu hanımın tanıdığı mıyım mı? Bu onu ilk görüşüm, tanımıyorum bile!”

Mimi: “Hayır, ben de tanımıyorum. İlk defa görüyorum.”

Mekân Sahibi: “Ehh?!”

Emilia ve yavru kedi bu iki kafasızın arasında kalmıştı. Dükkân sahibi ise umutsuzluk içinde bağırdı ama Emilia buna aldırmadan sessizce cebine uzandı.

Emilia: “Ben onun yerine öderim. Bu her şeyi çözer değil mi?”

Mekân Sahibi: “Bunun kesinlikle çok yardımı dokunurdu ama… Daha onu tanımıyorsun bile değil mi?”

Emilia: “Bu doğru, onu tanımıyorum ama o geeerçekten de tatlı gözüküyor.”

Bu bahane bile anlık uydurulmuş bir şey için fazla saçmaydı ama dükkân sahibi Emilia’nın kendi çapında düşünceli davrandığına ikna olmuş gibiydi.

Dükkâncı pes etmiş bir ifade ile başını salladı ve Emilia ona gülümseyerek cüzdanını çıkardı.

Emilia: “…Eh, eh?”

Cebinde bir şeyler arayan eli, bulması gereken şeyi bir türlü bulamıyordu. Emilia göğsünü, kalçalarını ve kollarını dikkatlice kontrol ettikten sonra endişeli bir şekilde başını salladı.

Emilia: “Sanırım cüzdanımı bir yerde düşürmüşüm.”

Başkentte hizmetçisini kaybetmiş ve şimdi ise tamamen beş parasız kalan kızın iç burkan mırıltısı çevreye hâkim oldu.

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

3

Kızın borcunu üstleneceğini söyleyen Emilia cüzdanının kaybolduğu ortaya çıktığı için oldukça zor bir durumda kalmıştı.

Hayırseverlik— ya da belki de “kedi-severlik” diyebileceğimiz girişimi bu şekilde sonuçlanmıştı. Saçlarının arasındaki Puck’ın hayal kırıklığıyla iç çektiğini hisseden Emilia, endişesinden hiçbir şey söyleyemedi.

Bu durumun içinden çıkmak için bir yol bulması gerekiyordu ama nasıl? Bu gerçekten de mümkün müydü? O anda sessizliğe gömülmüş zihni tek bir umuda tutundu. O da şuydu:

Emilia: “Bir gösteri yapacağım. Eğlenceli bulursanız lütfen biraz para atın.”

???: “Eh?”

Bu doğaçlama sokak gösterisi ilanı etraftaki tüm insanların kafalarını merakla yana çevirmelerine neden oldu.

Tüm bu şaşkın yüzler arasında başından beri bunu yapacakmış gibi hazırlanmaya başlayan Emilia ve sevinçle “Ooh! Gösteri! Ne eğlenceli!” diye neşelenen kedi-kız dışında herkesin ifadesi aynıydı.

Tabii ki Puck bile Emilia’nın bu beklenmedik fikrine ayak uyduramadı. Kedi, Emilia’nın saçlarının arasında kıpırdanarak yer değiştirdi ve sessizce kızın kulağına fısıldadı:

Puck: “Lia, Lia, bunu sormaya çekiniyorum ama… Bu da nereden çıktı şimdi?”

Emilia: “Az önce aklıma geldi Puck. Eğer kalabalık bir yerde ilginç bir gösteri yaparsan insanlar sana para verir değil mi? Bence bu hem benim hem de bu kızın beş parasız olduğu şu durumda mükemmel bir çözüm!”

Puck: “Çabalarken kesinlikle çok tatlısın ama bazen seni büyütürken nerede yanlış yaptım diye düşünmeden edemiyorum. Doğrusunu istersen şu an da o anlardan biri.”

Geri dönmek için artık çok geçti ayrıca Emilia’nın da geri dönmeye niyeti yoktu. Puck’ın yakınmaları üzerinde hiçbir etki yaratmıyordu.

Emilia Etraftakileri olacaklara hazırlamayı bile umursamadan bir adım öne çıktı ve derin derin nefes almaya başladı. Tezgâhın önünde, tüm bu seyircilerin tam karşısında duran alan doğal olarak Emilia tarafından kaplanmış oldu.

Emilia: “Şimdi sizlere gösteri yapması için oldukça nadir bir hayvan getirdim.”

Puck: “İçimde sanki bu olaya dahil olacakmışım gibi bir his var.”

Emilia: “Hadi başlayalım.”

Emilia sağ elini seyircilerin önüne uzatarak böyle söyledi. Elinin boş olduğunu gören seyirciler şaşkın görünüyordu. Onların tepkisinden etkilenmeyen Emilia saçlarının arasından yavaş yavaş ayrılan Puck’a işaret verdi.

Emilia: “Hadi ama. Hey, Puck. Çık artık.”

Puck: “Zamanlamayı kaçırdığım için değil, görünmek istemediğim için çıkmıyorum. Ama seni herkesin önünde rezil etmek istemem bu yüzden sanırım çıkmak zorundayım.”

Omuzlarını silkip iç çeken Puck, kendini isteksizce kızın saçlarının arasından çıkmaya zorladı. Ortaya çıkışı anında bir kargaşaya yol açsa da o yine de Emilia’nın kolunun üzerinden yürümeye devam etti. Omzundan dirseğine, oradan da avucuna kadar ilerledi. Sonunda iki patisini de kaldırıp “Viktorii” diyiverdi.

Kalabalık bir anda coşkuya kapıldı. Emilia bu tepkinin işlerin yolunda gittiği anlamına geldiğini düşündü―

Emilia: “Bu son derece nadir bir hayvandır. Şimdi ona…”

Puck: “R-Ruh! Bir ruh! O bir ruh kullanıcısı!”

???: “Kahretsin, kaçın! Silahlarınızı ve yanınızdaki tüm parayı bırakın ve hemen kaçın!”

‘‘Belki de onu dans ettirmeliydim’’ diye düşünen Emilia’nın aklında planlar canlanıp duruyordu fakat tam o sırada önündeki kalabalık dağılıp kaçtı. Yanlarında ne varsa yere bıraktılar ve ortamdaki panik olaya dahil olmayan insanlara bile sıçradı. Böylece kargaşa yayılmaya devam etti. Toz duman dinmeye başladığında sokak tamamen boşalmıştı bile.

Emilia bu durum karşısında afallamışken hâlâ avucunun içinde duran Puck yüzünü patisiyle temizlerken şöyle söyledi:

Puck: “Bir ruh gören herkes genelde kaçar. Tıpkı senin de söylediğin gibi.”

Emilia: “Bu doğru ama… Bu kadar da şaşırmalarına gerek yoktu ki.”

Puck’ın sözlerinin doğruluğunu onaylayan Emilia’nın suratı biraz asıldı ardından etrafına bakındı. Etraf Seyircilerin yere bıraktığı eşyalarla çevriliydi. Sokak gösterilerinin kuralına göre bunların hepsi artık Emilia’ya aitti. Tabii ki Emilia’nın bunları alma gibi bir niyeti bulunmuyordu.

Emilia: “…Dansın o kadar tatlı ki keşke gitmeden önce görselerdi.”

Puck: “O tepkilerine ‘eve gitmek’ demene bayıldım. Ne kadar da zarifsin.”

İkili bu şekilde boş muhabbete dalmıştı. Ve sonra―

Mimi: “Ooo! Bu kedi gerçekten konuşuyor! Nasıl? Nasıl konuşabiliyorsun? Mimi gibi misin? Yoksa bir kedi adam mısın? Çok küçüksün! Aşırı küçüksün! Ufuhahaha―”

Puck: “Bu çocuk baya cesur ha. Sadece dış görüşümüze bakarsak güzellik konusunda rakip olabiliriz ama aslında tamamen farklı varlıklarız.”

Mimi: “Öyle mi? Bunu nereden anladın ki?”

Puck: “Ben Lia’nın babasıyım, sen de o Hetaro denen çocuğun ablasısın değil mi?”

Mimi: “Doğru!―”

Nedense Puck’ın şakası, adı geçen kızın kahkahalara boğulmasına sebep oldu. Her neyse, bu kızın yanlarında kalması Emilia’yı gerçekten mutlu etmişti.

Eğer o bile kaçıp gitmiş olsaydı Emilia bundan kesinlikle olumsuz etkilenirdi.

Emilia: “Ha?”

Emilia’nın gözleri yere düşen eşyaları incelerken birden büyüyüverdi. Bunun sebebi ayaklarının dibinde duran eşyalardan biriydi. Hafif kirli bir ambalajın üzerine bırakılmış beyaz bir cüzdan.

Eğilip cüzdanı aldı ve dokusunu kontrol ettikten sonra başını salladı.

Emilia: “Bu benim kaybettiğim cüzdan… Böyle bir yerde ne işi var?”

Puck: “Belki de iyi kalpli biri buraya getirmiştir?”

Bıkkın bir ses tonu ile bunu söyleyen Puck, esneyip kızın gümüş saçlarının arasına geri girdi.

Bu âdeta işinin bittiğini ilan etmesi gibi bir şeydi. Bu durum kedi-kızın moralini bozdu ama Emilia başını okşayınca hemen eski hâline dönüp kuyruğunu sallamaya başladı.

Mimi: “Ufuhihihi, bu işte çok iyisiniz hanımefendi! Muhtemelen hanımıma denk sayılırsınız! Kaptanın ise üstündesiniz!”

Emilia: “Öyle mi? Fufu, Teşekkürler.”

Mimi: “Mimi senin gerçekten çok iyi biri olduğunu düşünüyor bu yüzden Mimi seni daima hatırlayacak. Eğer bir gün başın belaya girer ya da birini düşürmek istersen Mimi’ye danışman yeterli!”

Emilia: “Düşürmek?.. Tam anlayamadım ama teşekkürler. Benim de seni hatırlayacağımdan emin olabilirsin.”

Bu sevimli kedi-kızın ne demek istediğini pek anlamasa da Emilia ona söylenen sözleri hoşgörü ile karşıladı.

Kızın başını okşamaya devam ederek arkasını döndü. Arkasında olayın tamamen dışında kalmasına rağmen tezgâhını terk edemediği için başında beklemeye devam eden dükkân sahibi duruyordu.

Artık cüzdanını geri aldığına göre, Emilia şaşkın dükkân sahibine doğru ilerleyip cüzdanını açtı.

Emilia: “Şey, size olan borcu nedir?”

Kız, meraklıymış gibi davranarak yeniden iyilik yapmaya koyuldu.

S O N

5 2 oylar
Bölümü nasıl buldun?
Lütfen birbirimize karşı saygılı olalım. Spoilerlardan kaçınalım. Güzel güzel yorumlar yazalım!
0 Yorum
En eski
En Yeni En Çok Oy Alanlar
Inline Geri Bildirimleri
Tüm yorumları görüntüle
⚙️
Scroll to Top