Bölümün ortalama okuma süresi 24 dakikadır. İyi okumalar dileriz.

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ㅤㅤㅤㅤ
Çevirmen: Bertiel
ㅤㅤㅤㅤ
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Miles’ın metresi Serena Dracroy, Yüksek Kontes ve sert mizaçlı bir kadındı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Genç bir kadın olarak İmparatorluk aristokrasisinin üst kademelerine karşı çetin mücadeleler vermişti, İmparatorluğun simgesi olan kan ve demir kurallarına uygun olarak yeteneklileri kayırarak meritokrasiye büyük önem vermişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Öte yandan güçlülerin zayıfları istedikleri gibi aşağılamasına da izin vermeyen bir dürüstlüğe de sahipti. Bu nedenle Miles’ın eve getirdiği çocuklara kötü davranılmadı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Serena: [Bunu duymuştum. Beladan kaçınan Miles bile seni bu eve getirdi. Durumuna acımış olmalı. Benim bölgemde istediğini yapmakta özgürsün.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Serena, Flop ve diğer çocuklara hoş geldiniz derken genişçe gülümsedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, boy olarak kendisinden daha büyük bir varlığın karşısında olmanın verdiği korkutucu hisle çocuksu yüreğinin derinliklerine inmek istedi; ayrıca, daha önce hiç bu kadar süslü ve geniş bir yer görmediği için evin içi de onu şaşırttı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Kontes gibi insanların, ellerinde imkânlar olsa bile kendilerinden aşağıda olanlara zorbalık yapmak için bir sebepleri yoktur. Ne de olsa çocukları döven yetişkinler, kendileri de çocukken yetişkinler tarafından dövülmüşlerdir.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles sıcak suyla yıkanmış, karın doyurucu bir yemek yemiş; temiz, güzel kokulu giysiler giymiş olan Flop ve çocuklara her zamanki gibi kabalığıyla böyle karşılık verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gözleri, gördükleri ve dokundukları her şeyin taze ve yeni olduğu bir dünyaya çevrilmiş olan Medium ve diğerlerinin aksine Flop, aşina olmadığı bir dünyadan ve düşünce tarzından etkilenmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Özellikle Miles’ın gelişigüzel bahsettiği felsefelerden çok etkilenmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles olmasaydı Flop dünyada var olduğunu hiç bilmediği şeyleri görmenin ve anlamanın yolları olduğunu asla bilemezdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Her şeyden önce――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Ah, biz aynıyız, di’ mi? Miles abi de mi seni aldı?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, konağın etrafında koşma özgürlüğüne sahip olan kız kardeşinin peşinden giderken geniş arazideki güzel bir bahçenin önünde durdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tam çiçek açmış büyük çiçeklerin görüntüsüyle kendinden geçtiği bir anda, çok yumuşak bir ses arkasından seslendi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İrkilmesine ve sesin kaynağını bulmak için etrafına bakınmasına rağmen bahçedeki diğer kişiyi bulamadı. Flop bu durum karşısında başını öne eğdi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Buradayım. Bunun için üzgünüm, aşağıdayım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Voaa!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Haha, ne düşüş ama.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bahçeyi göz atmak için yaslandığı çitin hemen ötesinden bir kafa aniden önünde belirince, Flop istemsizce geriye doğru düştü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, arkasının üzerine düştüğü için kendisine gülünmesi üzerine gözlerini kırpıştırdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’un düşüşüne gülen kişi, hala biraz genç görünmesine rağmen yaşça büyük bir çocuktu. On iki ya da on üç yaşlarındaydı, sevimli bir yüzü ve kahverengi saçları vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: […Oldukça fazla gülüyorsun, değil mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çocuk: [Oh, üzgünüm üzgünüm. Ama az önceki hâlin görülmeye değerdi. Kalkmana yardım ederdim de şu anda hareket edemiyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Hareket edemiyorum, diyorsun…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop ayağa kalkıp kıçını temizledi, çitin etrafından dolaşıp gence doğru yürüdü. Bunu yaparken kucağında yuvarlak bir kütleyle yerde bağdaş kurarak oturan çocuğa rastladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunu gören Flop şaşkınlıkla gözlerini daha da açtı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Bu bir yumurta mı?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çocuk: [Evet, evet, büyük bir yumurta, di’ mi? Aslında uçan bir ejderin yumurtası.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Uçan bir ejderlerin yumurtasıyla n’apacaksın ki?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çocuk: [Tabii ki de onu yumurtadan çıkaracağım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Beyaz yumurtanın devasalığı yüzünden çocuk, onu iki eliyle de tutmasını gerekiyordu. Bu nedenle Flop’a geniş bir şekilde gülümserken yumurtayı vücuduna yakın tuttu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Flop ve Medium O’Connell kardeşler ile hayatlarının geri kalanında yeminli kardeşleri olacak olan Balleroy Temeglyph arasındaki ilk karşılaşma böyle olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
△▼△▼△▼△
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Uçan ejder tehdidi hakkında bilgiden çok daha fazlasını kazandıkları söylenebilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Pençelerinin ve dişlerinin tehdidi, kanatlarıyla yapabilecekleri stratejilerin genişliği, düşmanlarına zarar vermekte tereddüt etmedikleri vahşilikleri, tüm bunlar; sırasıyla yıkılan şehrin ve saldırıya uğrayanlar tarafından çok daha keskin bir şekilde hissedildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Açıkçası, böylesine tehlikeli bir yaratığın evcilleştirilebileceğini ve bu kadar etkili bir şekilde kullanılabileceğini nasıl düşünebilmişlerdi, anlamak zordu. Uzlaşılmaz bir düşman gibi görünüyordu―― ormanda karşılaştıkları dev yılan kadar tehlikeli bir düşmandı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem sessizce gözlerini kısarak penceresinin dışındaki manzaraya baktı ve manzaradaki çeşitliliği izledi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Konağın bahçesinde uçan ejder kanatlarını dinlendirirken bir asker de onu besliyordu. Uçan ejder sözde korkunç ve vahşi olduğu düşüncesinin aksine, gözlerinde yumuşak bir bakış vardı, söz konusu asker tarafından beslenirken tatlı bir hava yayıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem’in bakış açısından bakıldığında uçan ejderlerin vahşi ve gaddar oldukları söylenmişti, üstelik tehlikelerine ilk elden tanık da olmuştu, uçan ejderlerin insanlara karşı bu kadar dostça davranması fazlasıyla şaşırtıcıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ejderleri çok iyi tanıyan bir kız ona, ejderler ne kadar gururlu olsalar da insanlara düşkün olmadıklarını söylemişti. Aksini düşündükleri için kimse onları suçlayamazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Oldukça kasvetli gibisin.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem bahçeye bakarken aniden arkasında bir ses duyuverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Rem şaşırmamıştı, karşı taraf yaklaşırken ayak sesleri çıkardığı için birilerinin onlara doğru ilerlediğinin farkındaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak bir yabancının sesini duyunca ve içinde bulunduğu yer göz önüne alındığında biraz gergin hissedince…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Kasvetli olup olmadığımı bilmesem de bazı düşüncelerim yok değil. Burası gitmek istediğim bir yer değildi ama sonuca bakarsak buraya getirildim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Hmm, beklediğimden daha açık sözlüsün. Ne hoş bir insansın.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――Sen…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendisine tahsis edilen odada, savaş esirlerine verilen odalardan bile zengin olduğu bir binada, Rem; rahat olamayacak kadar lüks olan sandalyesini gıcırdatırken âniden ortaya çıkan yaşlı adamın kim olduğunu sordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Beyaz saçlı, beyaz bıyıklı ve gözleri iplik kadar inceliğe sahip yaşlı bir adamdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kıyafeti bir savaşçınınkinden çok farklıydı ancak onun yüksek rütbeli bir kişi olduğu varsayılabilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Davranışları ve yaşının yanı sıra Rem’i koruyan askerlerin duruşlarını düzeltip başlarını eğmeleri, onun özellikle yüksek bir mevkide olduğunu gösteriyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem’in kayıtsız bakışları karşısında yaşlı adam elini hafifçe sallayarak nöbetçi askerlere odadan çıkmalarını işaret etti. Askerler hemen itaat ederek başlarını eğdiler ve odadan çıktılar.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve böylece yaşlı adam Rem’le yalnız kaldığında, eliyle Rem’in oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğu işaret etti ve…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı Adam: [Oturabilir miyim?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […Tabii.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı adam gevşek bir tavırla Rem’in hemen karşısındaki yerine oturdu, Rem de başıyla onayladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem’e doğrudan bakarken parmağıyla çenesini okşadı ve konuştu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı Adam: [Ondan benimle ilgili bir şeyler duydun mu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Hayır, hiç. “İyileştir onu” ve “dinlen” ve “komik bir şey yapmaya kalkarsan seni öldürürüm” dışında bir şey duymadım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Evin efendisini―― dinlemeyen Madelyn’in talimatlarını düşünen Rem, başını salladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem ev hapsindeydi ve başında nöbetçiler vardı. Kaçmaya teşebbüs etmemesi için kesin emirler verilmişti, kaçmak gibi bir niyeti olmasa da bunun pek hoş bir durum olmadığı doğruydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunun üzerine yaşlı adam başını sallayarak “anlıyorum” diye karşılık verdi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı Adam: [Misafirimize karşı tutumuyla ilgili birkaç sorunum var gibi. Birinci Sınıf General Madelyn’e bir uyarıda bulunacağım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […Onu uyarabilir misin ki?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem, tanımadığı bu yaşlı adamın sözleri karşısında şaşkına döndü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kale Şehri’ndeki olaylar ve bu konağa getirilişi arasında Madelyn’le ne uzun ne de kısa bir zaman geçiren Rem, onun iletişim eksikliğinden rahatsız olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn inatçı ve dik kafalıydı ancak ikna edilebilir bir içtenliğe sahip olması onun kurtarıcı lütfu olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Başkalarının ona n’apacağını söylenmesinden hoşlanmayan birisi olduğuna inanmıştım. Biri ona bir şey söyleyecek olsa hemen öfkelenip şiddete başvururdu…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve Rem, kendi duygularını bu ölçüde aktardıktan sonra bir elini diğer elinin üzerine koydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şimdi bu konu üzerinde sakince düşününce kendinden utanıyordu, bir zamanlar birisinin söylediklerini dinlemeyip parmağını kırmış biri olarak bunu söylerken nasıl bir yüz ifadesi takındığını merak ediyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak, yaşlı adam Rem’in kendisiyle yüzleşmesine karşın hafif bir gülümsemeyle “Hmm” dedi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı Adam: [Beklentilerin aksine bu konuda yanılmıyorsun. Bunu duymak bana canımı yaksa da. Aslında bu sefer de talimatlarımı doğru bir şekilde yerine getirememişti. Ancak――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı Adam: [Ancak bu kez, başka bir faktör Birinci Sınıf General Madelyn’in kaprislerinden daha önemli bir faktör var gibi görünüyordu.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı adam dudaklarını gevşetmeye devam etse de sesinin tonundaki gülümseme iması kaybolmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem, adamın bakışlarıyla vurulduğunda bi’ an için nefesini tuttu; o dar ve delici gözlerinin ötesinde bir şey onu değerlendiriyormuş gibiydi. Bakışları, sanki Rem’i anlamlı bir “faktör” olarak görüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve bu faktör, kendisinden önceki yaşlı adam için istenmeyen sonuçları doğurmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […Kimsin sen?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı Adam: [Kendimi geç tanıttığım için özür dilerim. Ben Kutsal Vollachia İmparatorluğu’nun Başbakanı Berstetz Fondalfon’um.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Başbakan… Berstetz…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaşlı adam―― Berstetz, soruya yanıt olarak saygıyla beline kadar eğildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem onun adını ve mevkisini duyar duymaz yanakları daha da sertleşiverdi, omuzlarını daha da germişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hem ismini hem de mevkisini duyduğunu hatırlamıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Yani, sen…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Evet. ―― Ben, İmparator Ekselansları Vincent Abellux’un düşmanıyım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunu hiç tereddüt etmeden böyle bir iddiada bulundu, Rem bir kez daha konuşmaya devam edemeyecek durumda kaldığını hissetti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu zaten bildiği bir şeyin doğrulanmasıydı ama bu kadar açık bir şekilde söylenmesini beklemiyordu. Aynı zamanda bu, hoşuna gitse de gitmese de içine düştüğü büyük bir sorundu. Kendisini bu fırtınanın tam ortasına getirmiş olması, bunun son derece yersiz ve ironik olduğunu düşünmeden edemiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Başlangıçta burada Abel, Priscilla ve Subaru olmalıydı; kendisi değil.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şu anki noktayı göz önünde bulunduran Rem, Subaru’nun burada olmamasından memnundu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Burada tek başına olsaydı kesinlikle pervasız hareket ederdi…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Siyah saçlı çocuğun hızlı düşünebilme ve hayal gücünün sınırlarını zorlayabilme yeteneği şüphesiz çok iyiydi. Bu durumdayken bile Rem’in hayal gücünün ötesinde tuhaf olaylara neden olacaktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu anlamda, uçan ejderlerin baskını sırasında şehirde olmaması iyi bir şeydi. Bu konuda pek bir şey yapabilmesi pek olası da değildi, sadece daha fazla yaralanmasıyla sonuçlanacaktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Madelyn’in onu götürdüğünü öğrendiğinde ne hissedeceğini merak ediyorum.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O kadar korkunçtu ki Rem’in göğsü, hayal gücünün eseri olan keskin bıçağın acısıyla eziyet çekiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――. Yani, Abel-san’ın gerçek İmparator olduğunu biliyorsun, değil mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kalbinden geriye kalan derin yaranın acısını görmezden gelmeye kendini zorlayan Rem, Berstetz’e bir soru yöneltti. O da bu soruya kısık bir “Evet” cevabıyla karşılık verdi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Elbette. Kaçmasına izin vermek bir hataydı ama ondan sonra işler plana göre ilerledi. Ya da öyleydi mi demeliydim ki? Aslında Guaral’ın imhası yarım kalmıştı.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Bunu Abel-san’a neden yaptın? İsyan etmek gibi bir şeye karar vermenin nasıl bir şey olduğunu hayal dahi edemiyorum… Sebebi, Abel-san’ın kişiliği yüzünden miydi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Ulusumuzun zirvesindeki İmparator’da bireysel bi’ kişilik aramıyoruz. Kişisel duygular ve bağlılıklar, bir ulusu yönetme perspektifinden bakıldığında önemsizdir. Aranacak bir şey varsa bu yalnızca yeterlilik ve sorumluluklarını yerine getirebilecek bir kişinin güveni ve performansı olacaktır.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Başını yavaşça sallayan Berstetz, duygusuz bir ses ve ifadeyle karşılık verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sesinin tonu bir an olsun değişmedi, yüzündeki ifade de en ufak bir değişiklik olmamıştı. Rem’in hayat tecrübesinin eksikliği, Berstetz’in üstün iletişim becerileriyle birleşmesiyle onun içsel düşüncelerini okumasını imkânsız hâle getiriyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Duygusuzdu, bu nedenle söyledikleri; yalan da olabilirdi doğru da olabilirdi, hangisiydi ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak kendisine söylenenlere inanmak istiyordu, Abel’in karakteri yüzünden isyan çıkardığını düşünmüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem, Kale Şehri’nde pek çok kişinin kanına ve ölümüne tanık olmuştu. Sadece ölenler değil, Rem’in kendisi de bunun sebebinin Abel’in kötü karakteri olduğuna ikna olmayacaktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu yüzden de――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Abel-san’ı İmparator olmaya uygun olmadığı için mi devirmek istediğinizi söylüyorsunuz?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Devirmek benim niyetim değildi. Bunu sadece geriye dönük* bir bakış açısıyla yapmıştık.] (Ç.N: “Hindsight” olarak geçen bu İngilizce ifade, genellikle bir durumu veya kararı eleştirirken olayların meydana gelmesinden sonra bilgi sahibi olunduğunda, bu bilgiyi geriye dönük bir perspektifle dikkate alındığını ifade etmek için kullanılır. Türkçe karşılığı tam olarak yok bu yüzden böyle kullanacağım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Abel-san’ın nesi eksikti ki? İmparatorluk mevkisinin getirdiği ağır yükü ya da gerektirdiği yetenekleri bilmesem de inanıyorum ki… O mükemmel bir insan.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem kendi kendine neden Abel’ı savunmak zorunda hissettiğini merak etmişti ama Rem kelimelerini içindeki dırdırcı duyguları ikna etmek için seçmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aslında savaşma kabiliyeti bir yana; Abel, zekâsıyla bilgeliğiyle göze çarpıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Mizelda, Zikr ve hatta Subaru’nun bile onun mantığını takip edecek kadar istekli olması diğerlerini fikirlerine ikna edecek kadar, liderlik becerilerine de sahip olduğunun kanıtıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Her ayrıntıyı anlamasa da Rem, bunun zirvede duranların bi’ niteliği olduğuna inanıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve bu, ülkenin en yüksek koltuğunda oturan kişi için gerekli bir şey olacaktır.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Henüz adınızı duyamadım, Şifacı-dono.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […Rem, sanırım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Hmm.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kısmen Berstetz’e olan düşmanlığından dolayı, bunu bir tür kulaktan dolma bilgiymiş gibi söylemişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem, anlaşılır bir şekilde, adının “Rem” olduğunu çoktan kabullenmişti. Kendisini Priscilla’ya soğukkanlılıkla tanıttığından beri―― ya da Subaru’nun ona böyle hitap etmesine izin verdiğinden beri.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Her neyse… Dilini Rem’in okunuşuna alıştıran Berstetz, küçük bir nefes verdi ve ardından,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Rem-dono, İmparator Ekselanslarının şu anda kaç tane varisi olduğunu düşünüyorsunuz?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Va… Risler… Ahh, çocuklardan bahsediyorsun, değil mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Evet.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz sakince başını sallarken Rem zihninde Abel’ı canlandırdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem’in anıları olmasa da onları kaybetmeden önce edindiği tüm bilgileri kaybetmemişti. Rem, ayrıca insanların nasıl ürediğine dair bilgiyi de saklamıştı. (Ç.N: İleride lazım olur diye tutmuş kesin :).)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Abel’in başka birisiyle düzgün bir ilişki kurabileceği şüpheliydi. Her şeyden önce Rem, Abel’le aynı seviyede durabilecek bir kadın hayal dahi edemiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Hayal edemiyorum. Sanırım hiç yok?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [――. Çok iyi anlıyorsunuz. Haklısınız, hiç yok.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Ah, böyleydi demek. Sanırım bu, Abel-san’ı――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem, nezaketsizce bir şey söylemek üzereydi ki kız sözlerini âniden yarıda kesiverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ne Berstetz Rem’e bir şey söylemişti ne de ona sessiz olmasını söylenmişti ancak sessiz yaşlı adamın kısılmış gözleri hafifçe aralandı. İfadesiyle, göz kapaklarının ardından görünen gözleriyle Rem’in yüzüne doğru yaklaştı. Rem’in sesi o kadar korkunç bir aura tarafından susturulmuştu ki akıl sır erdirmek mümkün değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz sessizce elini aralarındaki masanın üzerine koydu. Tüm vücudundan, hayal edilemez yoğun bir öfke, sessizce taşıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Varisimiz yok, gördüğünüz gibi. ――Sorun da işte burada yatıyor.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――Ah.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [İmparatorluk güçlü olmalıdır. Aksi hâlde ulusumuz…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Karşısındaki Rem boğuk bir nefes verdiğinde Berstetz onun konuşmasını kesmişti, masanın üzerindeki yumruğunu gevşeterek nefes verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sonra yaşlı adam bir kez daha gözlerini göz kapaklarının ardına saklayarak Rem’e doğru baktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Özür dilerim. İlk defa asi bir şekilde davranıyorum, biraz tedirgin olduğumu dile getirmeliyim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […Neden bunları şimdi, bana söylüyorsun ki?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Bana tüm bunları söylemen için bir sebep bulamıyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz’in sözleri duygularla değil, çok daha ağır ve net bir şey taşıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem tüm bunların bir yalan olduğunu düşünmüyordu ama tam da bu yüzden onu sorguluyordu. Rem’in neden bunları bilmesine izin vermişti ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem kendisini bu kadar önemli bir konumda görmüyordu ve kesinlikle öyle bir konumda da değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem’in Abel ve Priscilla’ya yakın olduğu zamanlar olmuştu ama bu sadece olayların bi’ anda gelişmesinden kaynaklanıyordu, Rem özel falan olduğu için değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Peki neden?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: […Siz bir şifacısınız ve oni ırkına mensupsunuz. Mümkünse sizi burada, yanımızda görmek isteriz. Siz değerli bir varlıksınız.]
ㅤㅤㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yalan olmasa da bu cevap, tamamen doğruları içermiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Berstetz, daha fazla cevap arayan Rem’e daha fazla zaman ayırmamaya karar vermiş görünüyordu. Yaşlı adam oturduğu sandalyeden yavaşça kalktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Sizinle birazcık daha sohbet etmek istesem de benim gibi bir adamın yapması gereken işleri var. Sizi bir süreliğine rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ayrıca, malikânedekilerin mümkün olduğunca rahat etmelerini sağlayacağım, bu yüzden lütfen içiniz rahat olsun.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […Berstetz-san, Madelyn-san’la ilişkiniz nedir?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [İş birlikçiyiz demek çok yerinde olur. Tabii ki de onun bakış açısına göre bilge bir insanı kendi çıkarına göre kullandığı izlenimi var. Bu konak aynı zamanda benim malikânem.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Beklenmedik bir şekilde iri omuzlarını silkerek cevap veren Berstetz, Rem’in odanın etrafına ve bahçeye doğru bakmasına neden olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn sanki buranın sahibiymiş gibi zamanını burada geçirdiğinden dolayı buranın onun malikanesi olduğu düşünülebilirdi. Ancak bu bile yanlış çıkmıştı. Bununla birlikte, binanın ve iç mekan tasarımının zarafeti Rem’i ikna etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [Ama zamanımı aylaklık ederek geçirebileceğimi sanmıyorum, geçirmek de istemiyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Berstetz: [Samimi konuşma tarzınız, oldukça hoş. Bu yüzden, bir kez daha sağlığınıza kavuşmanız dileğiyle Rem-dono.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kısa bir gülümseme takınan Berstetz bir kez daha beline kadar eğilip odadan çıktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Onu durdurmaya düşünse de söyleyecek doğru kelimeleri bulamamıştı, belki de onu durduramayacağına karar veren Rem, ona hiçbir şey söylemedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Odayı terk eden Berstetz’in yerine, dışarı gönderilen nöbetçiler geri döndü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sert bakışlarını kıza yönelten Rem, bir kez daha dışarı doğru baktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Uçan ejder yemeğini daha yeni bitirmiş, şimdi de yavaşça kanatlarını çırparak gökyüzüne yükseliyordu, sırtında da onu besleyen adam vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Her ne kadar vahşi ve korkutucu bir uçan ejder olsa da uçarken sırtında taşınmak heyecan verici olsa gerek.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu koşullar altında tadını çıkaracağı boş vakti olmamıştı, elbette. Guaral’dan varacakları yere, bir günden kısa bir sürede ulaşmışlardı. Bu da şimdiye kadarki yolculuklarının nasıl geçtiğini merak etmesine neden olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem yaralı Flop’u tedavi ederken Madelyn onları buraya getirmişti――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: [――İmparatorluk Başkenti, Lupugana.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Abel’i tahtından indirilmesinden sonra, tahtını geri almayı arzuladığı şehirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şehrin kalbindeki Kristal Saray uzakta olduğundan dolayı Rem tutsak edilmişti. Açılamayan pencereye dokunduğunda ve camın parmak uçlarına yaptığı his karşısında âni bir düşünceye kapılıverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem: […O.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem’in gittiğini öğrendiğinde kalbi acıyla kavrulacak mıydı?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tıpkı Rem’inki gibi kalbinde bir acı vardı, bu acı; kalbinin en derinlerine saplanan bir hançer gibiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rem aklındaki bu tür düşüncelerin, nereden geldiğini bilmiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
△▼△▼△▼△
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Flop yavaşça gözlerini açtı ve ona yabancı olan, odanın tavanına doğru baktı.ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――――]
ㅤㅤㅤㅤ
Düşüncelerini düzene sokmak için bir an harcadı, durumu değerlendirmek amacıyla hızla çevresini gözlemledi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Vahşi doğada sık sık kamp kuran bir seyyar satıcı olarak bu onun alışkanlığıydı. Elbette, kendisinden daha keskin bir sezgilere sahip olan kız kardeşi tetikte kalmaktan sorumluydu ancak bu, onun gevşemesi için bi’ bahane olamazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Verdiği zayıf tepkilerle bile, ölümle yaşam arasında gidip gelebilirdi. Bu yüzden de yataktan olabildiğince çabuk kalkmak istedi, hayatta kalabilmek için doğal olarak öğrendiği bir beceriydi――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Burası… Ağhh!]ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Dikkatli bir şekilde etrafına bakmaya çalıştığı anda, göğsü korkunç bir acıyla kasıldı ve çığlık attı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gecenin köründe dışarıda olsaydı nerede olduğunu hayvanlara bildirerek büyük bir aptallık yapmış olurdu. Yine de iş işten geçmişti, olan olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, zorlukla nefes aldı; toparlanabilmek amacıyla kendini doğrultmaya çalıştı ve…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [N-ne… Hiç hareket edemiyorum!..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sadece kollarına güç veremediği gibi yumuşak yatak da onun ağırlığını emdi. Bütün bedeni yumuşak bir şekilde battı ancak bunun bir yataktan çok bir kafes görevi gördüğü söylenseydi buna inanırdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yine de bir şekilde kalkabilmek için umutsuz bir çabayla kıvranıp durdu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Bu, bu!.. Bu gerçekten de zor!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――. Sen oldukça tuhaf bir insansın.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Ne!? Kim var orada!?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop yatakla boğuşurken arkasından tiz bir ses duyuldu, bu yüzden de arkasını dönmeye çalıştı. Ancak çabaları nâfileydi, bozulmuş olan vücudunu düzgün bir şekilde döndürememişti bile.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop karaya vurmuş, bir balık gibi çırpınırken derin bir iç çekiş duyuldu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Benim, ejderha. Yaraların hâlâ iyileşiyor, bu yüzden enerjini boşa harcamayı kes.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Birbirleriyle konuşurken yatağın yanına doğru adım atan Flop hafifçe nefes verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gök mavisi saçları, altın rengi gözleri ve kafasındaki iki siyah boynuzu olan bir kız―― Madelyn. Kale Şehrine saldıran İmparatorluğun Birinci Sınıf Generali, Uçan Ejderha Generali olarak da bilinen varlıktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve Flop’un son hatırladıkları kadarıyla da――…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Doğru hatırlıyorsam pençelerin beni paramparça edip canımı çok yakmıştı…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Doğru. Bu ejderhanın pençeleri senin hayatını paramparça etti… O kız da seni iyileştirdi lan.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [O kız… Ah, doğru.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn, bakışlarını kaçırarak yüzündeki rahatsız edici bir ifadeyle bu sözleri mırıldanmıştı. Sözleri Flop’un kafasında bazı sahnelerin canlanmasını sağlamıştı ve böylelikle başına gelen olayları anlamasına neden olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aynı zamanda, solmakta olan bilincinde ondan―― Rem’den korkunç bir şey yapmasını istediğini de hatırlamıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Madelyn Hanım, değil mi? Sormak zorundayım, Guaral’a n’oldu? O, şehirde çok büyük bir patlama yaşamıştı; ayrıca arkadaşlarınız tarafından da saldırıya uğramıştı.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Yani, canımı zar zor kurtardığıma göre sanırım oka-san ile ben hayatta kaldık. Ama bu, bence en kötü ikinci senaryoydu. Tabii ki en kötü senaryo, oka-san’la benim nalları diktiğimiz senaryo olurdu.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop parmağını kaldırarak konuşmaya devam etti ve sorusunu Madelyn’e yöneltti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn yan gözle adamın parmağına bakarken rahatsız ifadesini korudu. Bunun, onun için gönülsüz bir konuya doğru gittiğinin habercisi olduğunu düşünen Flop, devam etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Bilmiyorum, Madelyn Hanım. Yüzünüzden düşen bin parça. Benim kız kardeşim de suratını böyle astığı zaman kıpır kıpır olurdu. Vücudunun iri olmasına rağmen, bunu yaparken hiç de sakin olamıyor olması tatlı. Ama sanırım siz de öylesiniz?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: […Şe.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Hı? N’oldu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Şehir güvende! Onu tamamen yok etmeyi başaramadım! Öğrenmek istediğin şey bu muydu, lan!?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sivri dişlerini gösteren Madelyn, Flop’un sözlerine kükreyerek yanıt vermişti. Flop, uzun bir rahatlamayla nefesi aldı, vücudunun üzerinde öfkeli bir nefesin varlığını hissetmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
“Güvende”, Flop’un Guaral’ın durumunu hatırlayıp düşündüğünde bu, çok uygun bir cevap değildi ancak Madelyn şehri yok edemediğini belirtmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Eğer durum buysa o zaman――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Oka-san hayatımı iyi kullandı gibi, değil mi…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop bilincini kaybetmeden hemen önce yaptıklarını düşündü, bilinci bulanıktı ve kulakları çınlamalarla doluydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn, Flop’un kanayan ve neredeyse hayatını kaybetmek üzere olduğunu görünce fazlasıyla sarsılmıştı, bu durumu gözünün ucuyla takip etmişti. Flop’u sanki biri, yakasından tutarak bir şeyler soruyormuş gibi görünüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aslında hayatının bir şekilde işe yarayabileceği düşüncesi aklında belirmişti. Flop’un hayatını kurtarması karşılığında Madelyn’e istediği cevabın verilebileceği bir anlaşma yapılabilirdi, yani Guaral’ın içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulma ihtimalinin var olduğu anlamına geliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Barış yanlısı olan Rem’in böylesine soğukkanlı bir karar verebileceğini düşünemiyordu. Her ne kadar şu anki durum göz önüne alındığında başarılı olmuş gibi görünse de bu, onun sırtına büyük bir ağırlık bindirmiş olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Yaralarımı iyileştiren oka-san nerede?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: […O da beraberinde getirilmişti. Ejderha olarak benim önerdiğim koşul buydu ve o da bunu kabul etti. Ejderhalar sözünü tutar. Onun da ejderhaya verdiği sözü yerine getirmesini sağlayacağım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Söz…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Evet.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, Rem’in güvende olduğunu duyunca rahatlamıştı. Ama sonra üzerinde bir canavar dişi―― daha doğrusu kırmızıya boyanmış bir ejder dişi olan bir süs eşyası gözünün önüne geldi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’un genellikle boynuna taktığı ve teninden ayrılmasına izin vermeden yanında taşıdığı değerli bir eşyaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yatakta yüzüstü yatan Flop’un burnunun ucuna doğru tutuldu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Ah, bunu benim için mi aldın? Bunun için çok teşekkür ederim. Bu çok ama çok değerli bir şey. Onu kaybetseydim onsuz yaşayamazdım. İşte bu yüzden…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [――Carillon.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop uzanarak dişi geri almaya çalıştı. Ancak Madelyn Flop’un elinden kolayca kurtuldu ve nesneyi geri vermek yerine bir isim söylemişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu isim Flop’un nefesini tutmasına neden olmuştu ve Madelyn devam etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Bu Carillon’un dişi. Neden sende, lan?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn iki kez Carillon’un ismini zikretmişti, bu ismi açıkça duymuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yanlış duyması imkânsızdı. Çünkü o isim――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Cevap ver, lan! Neden Carillon’un şeyi sende…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Carillon doğduğunda ben de oradaydım. Adını oradakilerle birlikte düşünmüştüm, Miles Abi ve Balleroy’la birlikte.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [――Hık.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Yeni dişleri çıkınca eskisini hatıra olarak saklamak istemiştim. Bu, yeminli kardeşim ve ailemle olan bağımın bir kanıtıydı. Bu yüzden, kız kardeşimde ve bende Carillon’un dişleri var.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, kalbinin derinliklerindeki değerli bir hazine sandığının kapağını açıyormuşçasına sessizce cevap verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn’in elinde sallanan uçan ejder dişinin kökeni hakkındaki sorulara cevap vermişti. Değerli aile üyeleri―― onu kurtaran kişiyi de yeminli kardeşleri de artık bu dünyada olmayan iki insanın hatırasıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cevabı duyunca Madelyn’in nutku tutuldu, dudakları titredi, gözleri irileşti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Onun tepkisine ve Carillon’un ismine aşina olmasına dayanarak Flop da bazı varsayımlarda bulundu ve “Sormama izin verir misin?” diyerek söze başladı,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Carillon’un adını nereden duydun? Dişlerini bile tek bir bakışta tanıdın. Aranızdaki ilişkinin kısa süreli olduğunu sanmıyorum. Üstelik sen…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [――Hık.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Sen Balleroy’un yerini Dokuzuncu olarak alan kızsın. Belki de Balleroy ve Carillon’u bir süredir tanıyordun?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Verdiği tepki acısını ifade eden cinstendi, genç görünümlü Madelyn’i bu şekilde görmek göğsünü ağrıtıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Flop’un göğsü bir zamanlar Madelyn’e göre, çok daha yoğun bir acıyla karşılaşmıştı ve tam da aynı konu yüzündendi. Dünyada hiçbir şey onun için hıçkıra hıçkıra ağlayan kız kardeşinden daha yıkıcı olamazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu yüzden Madelyn’i köşeye sıkıştırıp kalbinin derinliklerinde yatan şeye inmekte tereddüt dahi etmedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Balleroy Temeglyph.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Vollachia İmparatorluğu’nun Dokuz İlahi Generalinden biri, Flop ve Medium’un yeminli kardeşi, İmparator’a karşı bir isyanda hayatını kaybetmiş bir asiydi. Sevgili ejderi Carillon’u ve Miles’ı derinden seven nazik, sevilesi bir adamdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Onunla Madelyn arasındaki ilişki neydi ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve――…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Neden İlahi General oldun?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [――İntikam için.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cevabını vermeden önce anlık tereddüt etse de ağzından çıkan kelimeler açıktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn’in dudakları titredi, gözleri irileşti, altın rengi gözleri; yüzünün çarpıklığına neden olan öfkeyle dolarken ifadesi yavaş yavaş değişti―― göz alıcı bir öfkeydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ejderlerin eşlik ettiği küçük kızın şiddetli öfkesi, yatağa uzanan Flop’un tüm vücudunu yakıverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn’in öfkesi ona halüsinasyon gördürecek kadar şiddetliydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn, intikam uğruna İlahi General pozisyonunu üstlendiğini açıklamıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
“İntikam” kelimesi Flop’un da düşündüğü bir şeydi. ――Flop için bu, onun hayatının amacıydı. Ancak onun intikam hedefi tek bir kişiyle sınırlı değildi, hedefi tüm dünyaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Dünyanın kendisine, insanların kendi iradeleri dışında kararlar almaya zorlandığı bu dünyaya karşı intikam arayışındaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Madelyn’in gözlerindeki öfke tamamen farklıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Altın gözlerinde yanan şiddetli duyguyu, kime yöneltilmesi gerektiğini biliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Kimin uğruna intikam almak istiyorsun?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: […Balleroy uğruna, bu ejderhanın eşi olacak olan adamın intikamı.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Ben, ejderha olan, bu ejderhanın sevdiceğini öldüreni, asla affetmeyeceğim. Bu nedenle――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Balleroy’un ölümünün intikamını alacaktı, Madelyn’in minyon bedeni cevap verirken öfkeyle dolup taştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, Balleroy ve Madelyn’in nasıl tanıştıklarını, ne yaşadıklarını ya da aralarındaki ilişkinin nasıl şekillendiğini bilmiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bildiği tek şey, Madelyn’in onun ölümüne üzülüp kalbinin en derinliklerinde yasını tuttuğuydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İşte, bu yüzden――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――Balleroy’un katili kim? İntikamını nasıl alabilirsin?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Burada bulunan kişi Medium olsaydı Madelyn’i kesinlikle kucak dolusu sarılırdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Balleroy ve Miles’ın ölümlerine şelaleden boşalırmışçasına gözyaşlarını döküp, bağırarak feryat eden Medium olsaydı Madelyn’e nasıl ağlanacağını kesinlikle öğretirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Onun için çok değerli olan birisi öldürülmüştü. Bu durum Madelyn’in öfkeyle köpürmesine neden olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Nasıl yas tutacağını dahi bilmiyordu. Siyah boynuzlarıyla muazzam bir güce sahip bi’ varlıktı, uçan ejderlerin itaat ettiği bi’ varlıktı, yas tutmanın sadece tek bir yolu olduğunu düşünebiliyordu. Öfkelenmekti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ağlamayı unutmuş olan Flop için de durum aynıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve böylece――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Madelyn: [Balleroy’un ölümüne sebep olan kişi――…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’un sorusuna Madelyn küçücük ellerini sıkarken cevap verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sevdiceğini kendisinden çalan ve sevgisini dökeceği, minyon bedeninde tutabileceği, yeri söküp alanlardan Madelyn; intikam almaya karar vermişti, gözyaşı dökmek yerine öfkesinin patlayıp, alevlenmesine izin vermişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve Flop, Madelyn’in ağzından dökülen bu ismi duyunca gözlerini kapattı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gözlerini kapayıp sessizliğini korudu. Madelyn’in göğsünde açılan ve hâlâ iyileşmekte olan yaranın acısını, bir kez olsun unuttu; kendini göz kapaklarının ardındaki karanlığa teslim ediverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gözlerini kapattığında, sevdiklerinin yüzlerini hâlâ hatırlayabiliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Sen ve Medium doğru dürüst düşünemiyorsunuz. Kontes’in evinde kalması gerekenler sizlere bakamayacağım, ne yazık ki.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Balleroy: [Bu, Miles abinin endişesini gösterme şeklidir. Gerçi, burada kalırsan sana bi’ şekilde sonsuza kadar bakacak. Pek de açık sözlü değil, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Kapa lan çeneni, Lil’ Balle! Hayatta ilerleyenler bu kadar sık geçmişine takılı kalmamalı!!!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Balleroy: [Hayır, dediğin şey bana göre değil. Burada Miles Abi, Flop, Medium ve diğerleriyle vakit geçirmek bana çok daha uygun, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu, ayrılış gününde uzaklardan gelip uğurlamak amacıyla elinden geleni yapan Balleroy ve Miles ikilisinin, gece geç saatlere kadar yaptıkları muhabbetleri hatırlatan hoş anıları geri gelmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Büyük bir el sallamayla o ve Medium uzun zamandır kendilerine bakan yerden ayrılmışlardı ve――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Nihayetinde, İmparatorluk Başkentine vardıklarında Flop O’Connell’ın mavi gözleri parlıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gözleri ışıldarken dudaklarından kelimeler dökülmüştü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Onlar――,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――Ah, demek Balleroy’un katili sendin. Köy Şefi-kun… Hayır, daha doğrusu, İmparator Vincent Vollachia.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
#Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Uzun bir bölümdü ve elimizde fazlasıyla bilgi var. Vollachia İmparatorluğunun başbakanı neden Rem’i önemsedi bilmiyoruz fakat Rem’in üremeyi unutmaması fazlasıyla ilginçti :D, Tappei, iş başında :). Sonunda kolyenin ne olduğunu da öğrenmiş olsak da hâlâ bilmediğimiz noktalar var: mesela imparator neden Balleroy’u öldürdü bilmiyoruz. Bakalım sonraki bölümlerde bu sır perdesi aranacak mı? Sonraki bölümde görüşürüz!
Çeviri için teşekkürler. Bence flop rem hakkında konuşurken karıcım demiyor. Wife-san ifadesini daha ziyade “Subarunun Eşi” olarak kullanıyor. Wife-san olarak bıraksan daha iyi olabilir. Eline sağlık
Wife-san’ı nasıl çevireceğimi tam bilememiştim. Türkçe olmasını istiyordum da karı-san veya eş-san gibi ifadeler çıkıyordu. En iyisi karıcığım olacaktır diye düşünmüştüm. Fakat sanırım wife-san veya Japoncasında ne diyorsa öyle bırakmalıyım. Çeviri önerin için teşekkürler.
Çeviri için teşekkürler
Elinize sağlık
Abel kraldir gerisi yalandir ama bakalim ne olcak