Bölümün ortalama okuma süresi 19 dakikadır. İyi okumalar dileriz.

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ㅤㅤㅤㅤ
Çevirmen: Bertiel
ㅤㅤㅤㅤ
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [――Hayatının tadını çıkar, Flop. Fedakârlık salaklar içindir.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’u sefil bir ortamdan çıkaran velinimet Miles’ın ona verdiği tavsiye buydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop ve Medium’un çocukluklarını geçirdikleri yetimhanenin tahmin ettiklerinden çok daha kötü bir yer olduğu ortaya çıktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yetimhanedeki yetişkinlerin ortak söylemi buranın; ailesi olmayan, gidecek yeri ve güvenecek kimsesi olmayan çocuklar için başlarını sokacak bir yer olduğuydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bakıcı: [Yiyecek hiçbir şeyi ve yapacak hiçbir işi olmayan diğer pek çok çocuğa kıyasla kutsanmış durumdasınız.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aslında kendisi de böyle düşünüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aileleri tarafından terk edilen o ve küçük kız kardeşi Medium için bu, cehennemden geçip geri döndükleri zorlu bir hayattı. Yiyecek olarak ot, böcek ve ara sıra tavşan yiyorlardı, bu da yakalandıklarında büyük öfkeye neden oluyordu. En kötü ihtimalle, açlıklarını bastırmak için toprak ve yosun çiğnemek zorunda kalırlardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Buna kıyasla yetimhanedeki hayat çok daha iyiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İnce ve yırtık pırtık da olsa battaniye veriliyor, bir parça ekmekle tatsız bir çorbadan ibaret de olsa yemek veriliyordu. Sayıların önemli olduğu önemsiz işlerle görevlendirildiler ve yetişkinler tarafından bir hevesle dövülseler de bu sadece ara sıra oldu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yetişkinlerin dış dünyanın çok daha acı verici olduğu yönündeki uyarılarında doğruluk payları vardı. Bu yüzden kaçma fikri aklına bile gelmedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Her ne olursa olsun Medium’u ve diğer çocukları yetişkinlerin yumruklarına, tekmelerine maruz bırakmaya dayanamıyordu. Böylece Flop, yetişkinlerin dikkatini çekmek için mümkün olduğunca neşeli davranmayı öğrendi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, her gün yetişkinlerin en çok ilgisini çeken kişi olmaya karar verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’un dikkat çekiciliği, yetişkinlerin diğer çocuklara karşı tutumlarını yumuşatmalarına neden oluyordu. Yetişkinlerin kötü bir ruh hâli içinde olduğu günlerde bile, Flop her zamanki gibi göze çarparak istismarın ilk hedefi olurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Öne çıkmak başlı başına bir silahtı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yüksek sesler, jestler; abartılı yüz ifadeleri, tavırları. Neyse ki bunları alışkanlık hâline getirmek zor olmadı. Dikkat çekmek konusunda doğal bir yeteneği varmış gibi görünüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop, öfkelerinin hedefini küçük çocuklardan kendisine doğru kaydırmış ve kendisini yarı ölü bırakan korkunç zorluklar yaşamıştı. İşte o zaman, Medium’un Flop’un yaralarını başından sonuna kadar iyileştirdiği o gece ikna olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu, orada oynaması gereken rolüydü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Dayanılmaz acının ortasında, Flop’un kendi kendine söylediği şey tam olarak buydu――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Tabii ki de hayır, seni aptal.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Ha…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Kim bilir kaç yıldır ilk kez yüzümü gösteriyorum ve bakınca hâlâ aynı iğrenç yer, aynı aptal çocukların aynı aptalca şeyleri yaptığı bir yer. Konu çılgın çocuklar olunca Lil’ Balle fazlasıyla yeterli.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Üstlenmesi gereken rolünü belirleyen Flop, yetimhanenin en kötü yönlerini omuzlamaya hazırdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak bir gece ansızın Flop’un planları paramparça oldu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Uçan ejderin tepesinde beliren kişi, en nazik tabirle düzgün bir görünüme sahip birisi değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kötü huylu ve şiddet yanlısı doğasını gizlemeye tenezzül bile etmiyordu, gri saçlarını sinirli bir şekilde karıştırması Flop’un çocuk aklıyla hiçbir şekilde ilişki kurmak istemeyeceği türde bir insan olduğuna inandırmıştı. İtaatkâr bir fareyi andıran yüz hatları da bu izlenime katkıda bulunuyordu. Normalde yumruk yemekten kaçınmak için başını aşağıda tutması gereken bir varlık.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O kişi―― Miles, Flop’un onun hakkındaki yüzeysel izlenimine yavaşça ihanet etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Ben de sizin gibi bu kurumdan geliyorum. O zamanlarda da korkunç bir yerdi. Bu yüzden buradan defolup gittim ve zorluklar çekerek hayatta kaldım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Geceleri, çocukların uyuyor olmaları gereken bir saatte gizlice dışarı çıkmalarını engellemek için çocuk odasının kapısı ağır, metal bir kilitle kilitlenirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ağır kilidi sertçe kırıp içeri bakan Miles, küçük bir odaya tıkıştırılmış yaklaşık iki düzine çocuk görünce büyük bir kızgınlıkla dilini şaklattı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ardından, tanımadıkları bir yetişkinin ortaya çıkmasıyla irkilen ve korkan çocuklara odadan dışarı kadar eşlik etti, onları tek bir “Bekleyin” sözüyle baş başa bırakarak yetişkinlerin odasına doğru yöneldi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve ardından da――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Günden güne ölümle yaşam arasındaki çizgide gidip geliyordum ama sonunda talihim dönmeye başladı. Sonra, yıllar sonra, iğrenç evimizi hatırladım ve… Bunu buldum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Odanın zemininde elleri bağlı yetişkinleri yuvarlayan ve nankörler diyerek hakaret eden, suratlarına tekme atan Miles; adice gülümsedi ve “hak ettiğinizi buldunuz” diyerek tükürüverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu çocuklar yetişkinlerle çok zor zamanlar geçirmiş olmalıydı. Bununla birlikte, Flop başını eğerek bu kadar aşırıya kaçıp kaçmaması gerekiyor muydu diye düşünmekten kendini alamadı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles, Flop’a dönerek ince kaşlarını kaldırdı ve şöyle dedi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Ne, sen de mi onlara katılmak istiyorsun? O zaman devam et de ödeş. Yüzlerce kez ödeş.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [Ah, hayır, yapa… mam…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [――Hadisene be!!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles’ın şeytani fısıltısı Flop’un cevabında tereddüt etmesine neden olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Medium, Flop’un arkasından fırlayıverdi ve eline geçirdiği bir dal parçasıyla elleri bağlı yetişkinin kafasına hiç tereddüt etmeden vurmaya başladı. ――Hayır, sadece Medium da değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sersemlemiş Flop hariç, tüm çocuklar öfkeyle patlayan isyankârlara dönüştüler.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Her zaman bize zarar veriyordun!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Senden nefret ediyorum!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Medium: [Bu, abim için!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Dur durak bilmeden, elleri bağlı ve karşı koyamayan yetişkinlerin çığlıkları; çocukların öfke dolu çığlıklarıyla boğuldu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yetişkinlerin yüzlerini tırmaladılar, yanaklarına tokat attılar ve sonunda bastırılmış öfkeleri patlayarak üzerlerine işediler.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Bvahahaha! Şunların yüzlerine bak hele! Ne büyük bir şaheserdir bu!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop şaşkınlıkla küçük kız kardeşinin ve diğer çocukların isyanını izlerken Miles, tüm bu abartıya histerik bir şekilde gülüyordu. (Ç.N: Histerik, genelde kontrolsüzce aşırı bir şekilde gülmeyi ifade eder; yani Joker’in gülüşüne benzetebilirsiniz.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop buna gülmeyi gerçekten kendine yediremedi. Diğerleri, yetişkinlere tüm bunları yaşatırken onlara şimdi ne olacağını merak etti ve gözlerini etrafta gezdirmeye devam etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Pekâlâ, şimdi istediğinizi yapın… Yani, ben de böyle demek istesem de sizi terk edersem Kontes Dracroy ağzıma eder mi bilmiyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Duygusal isyanlarının sona ermesinin ardından çocuklara bakan Miles, şu anda tesisin dışında olan genç delikanlılara seslendi. “Ve böylece” ile devam etti,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Şimdilik sizi Kontes’e götüreceğim. Ondan sonra ne isterseniz yapabilirsiniz. Beni takip etmenize gerçekten de gerek yok ama.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles’ın nezaketten yoksun davetini alan çocuklar birbirlerine baktılar.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yüzlerinde endişe ve şaşkınlık okunuyordu. Miles, kendisini takip edip etmemekte özgür olduklarını söylemişti ama bu ne Flop’un ne de diğer çocukların daha önce hiç sahip olmadıkları bir “seçimdi”.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hayatları boyunca yetişkinlerin talimatlarına takip ettikleri için hiçbir zaman seçme hakkına sahip olmamışlardı. Bu yüzden, birdenbire bu hakka sahip olmalarından doğan şaşkınlıkla kafaları karışmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çocukların tereddütleri karşısında Miles, omuzlarını silkerek “Yo, yo hadi ama” dedi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles: [Artık çok geç, ne kadar da acınasısınız. ――Onlara zaten bedelini ödettiniz. N’apmak istediğinizi seçebilirsiniz.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Miles bunu söyledikten sonra çocuklar ilk kez bunun farkına vardılar.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tıpkı Miles’ın söylediği gibi onlar çoktan isyan etmeyi seçmişlerdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Her şey bitip tuz buz olduğunda, çocukların hiçbiri yetimhanede kalmayı tercih etmedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elbette, her ne kadar suç ortağı olmasa da Flop kendisine haksızlık eden yetimhanede kalacağını söyleyemezdi. Başlangıçta, Medium Miles’ın davetini hemencecik kabul ederek “Gideceğim!” dedi. Flop’u da kendisine katılmaya çağırarak “Hadi gidelim!” diye seslendi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’un Medium’un isteğini reddetmesi ya da kız kardeşiyle yollarını ayırmayı seçmesi mümkün bile değildi. Bu nedenlerden dolayı, diğer çocuklara kıyasla biraz daha isteksiz olsa da Flop, tesisten ayrıldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çok çirkin bir şey yapmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ya da belki de kendini oldukça çirkin bir işe bulaştırmıştı; kalbindeki pişmanlık, ona eziyet ediyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Medium: [İyi geceler, abi.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Miles’ın ustasına ya da her neyse işte ona doğru giderken o ve kız kardeşi çatısız bir yerde, tesisten getirilmiş battaniyelere sarılarak uyurken bu sözler aklına gelivermişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendini rahatlayıp gevşemeye bırakan kız kardeşinin görüntüsü. Dışarıdaki manzara, sığınak denen hapishaneden yoksundu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Artık dayak yemekten ya da kız kardeşinin gözyaşlarına boğulmasından endişelenmesine gerek olmadığını fark etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop: [――Burnunu çeker.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve bunu fark eden Flop ağlamıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Özgürlüğünün verdiği tuzlu tadın keyfini çıkararak ağladı, ağladı ve ağladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
△▼△▼△▼△
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Uzakta kanatlarını çırpan uçan ejderler, gri bulutlarla kaplı gökyüzüne doğru uçtular.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr, gelecek bir sonraki saldırı zincirinin başlangıcı olmasın diyerek uzaktaki gölgenin bezelye tanesi kadar küçülmesini görene kadar tetikte kaldı ve ancak o zaman rahat bi’ nefes aldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bilinmeyen nedenlerden ötürü uçan ejderler sürüsü geri çekilivermişti. Belediye Binası tamamen düşmediğine göre, geri çekilmeleri için iki olası nedeni olabilirdi―― ya operasyonlarının amacına ulaşmışlardı ya da bunu başaramayacaklarını fark edip geri çekilmişlerdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr’in bakış açısına göre ilki tercih edilmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bir saat kadar süren yoğun saldırı sırasında meydana gelen dramatik olaylar göz önünde bulundurulduğunda, objektif düşünüldüğünde, ilkinin daha olası olduğu görülüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Sıcaklığın âni bir şekilde düşüşü ve şehrin güney kısmındaki akılalmaz hasar…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elini gür saçlarının arasında gezdiren Zikr, anlam veremediği iki anormalliğe karşı parmak bastı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Savaş sırasında Kale Şehri’ndeki sıcaklık göz açıp kapayıncaya kadar düşüvermişti. Ardından beyaz karın aşağıya doğru süzülmesiyle gözlerinden şüphe etmişti. Bilindiği üzere; kar bazen yüksek, bayağı yüksek, dağların zirvesinde görülüyordu. Ancak Vollachia’da kar görünecek olsaydı karla birlikte doğal afetin de vuku bulması gerekirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yani savaş sırasında meydana gelen kar yağışı doğal afetten başka bir şey olamazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama Zikr ve diğerleri için bu, başlı başına bir tesadüfi bir şans olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sıcaklıktaki âni değişiklikler uçan ejderi savunmasız hâle getiriyordu, hatta hava soğuduğunda daha da savunmasız hâle geliyorlardı. Baş belası uçma yetenekleri gözle görülür bir şekilde azalmıştı. Bu olmasaydı hasar çok daha büyük ve derinlemesine olurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [O beyaz ışık da neyin nesiydi ki?..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kontrol edilemeyen yıkım şehrin güney kısmını yerle yeksan etmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Âdeta bu, dünyanın sonuna ait bir sahne gibiydi, “doğal afet” tabiri bile bunu tanımlamak için yetersizdi. Sonrasında başka bir hasar meydana gelmemiş olsa da şehir, bu tek patlamayla acı verici bir darbe almıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Emir komuta zinciri darmadağın olmuş, savaş durumunun değerlendirilmesini geciktirmişti. Uçan ejderler bu şekilde devam etselerdi şehrin yavaş yavaş düşmesi kaçınılmazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu nedenle uçan ejderler sürüsünün geri çekilmiş olması tesadüfi olsa da tuhaftı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sonuç olarak Zikr, bunun düşmanlarıyla ilgili bir sıkıntı olabileceğini tahmin ediyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şehri savunmak zorunda kalan Zikr ve adamlarının yerine, düşmana ezici bir darbe vuran birileri mi vardı ki? Bu durumda en muhtemel adaylar Shudraqianların lideri Mizelda ya da Birinci Sınıf General Arakiya’yı yenerek kendini kanıtlamış olan Priscilla olabilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kim yapmış olursa olsun,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Ne de olsa kadınlar harikadır. Ancak bir kadın tarafından korunmanın utancını tamamen hafife almak istemem.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kadınların daha üstün olması, Zikir’in daha aşağı olması için bi’ bahane olamazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kadınların ihtişamına saygı gösterip, seven kişi; kendi eksikliklerinden de ders çıkarmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Neyse――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Böyle bir saldırıyla karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim ama sanırım ön hazırlıklar işe yaradı gibi.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: […Uçan ejderlerin, surlarla çevrili bir şehri ele geçirmek için yaptıkları standart bir uygulamaydı. Ancak Uçan Ejder Sürüsü’yle beraber, yerine Uçan Ejderha Generalinin gönderilmesi beklenmedikti.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr, başından kanlar akan yaralı Karargâh Komutanının sözleri karşısında başını salladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Durum iyi değildi. Uçan ejderler için yapılan hazırlıklar arasında, İmparatorluk Başkentinden gelecek olan bir saldırı ihtimaline karşı, saldırı silahlarının çoğu batı duvarına yerleştirilmişti ancak uçan ejderler her yönden saldırmışlardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Birinci Sınıf General Arakiya’nın çekilmesinden ardından bir sonraki Generalin gönderilmesinin biraz zaman alacağını varsaymışlardı ancak bu yanlış bir hesaplamadan ibaretti―― ve durumlar göz önüne alındığında bu şaşırtıcı değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu sadece bir şehirle sınırlı bi’ isyan değildi, çok daha büyük bi’ siyasi çalkantının habercisiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Durumun farkında olan İmparatorluk Başkentindeki entrikacıların bakış açısından bakıldığında, tüm güçlerini kullanarak isyanın başını küçükken ezmeleri beklenirdi. Hemen ardından başka bir Birinci Sınıf Generalin görevlendirilmesi ihtimalini de göz önünde bulundurmaları gerekirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikir: [Hayır, bunu daha sonra düşünmeliyiz. Artık şehrin surları da hasar gördüğü için uçan ejderler olmadan bile şehri ele geçirmek daha da kolay olacaktır. Hasarı değerlendirin. Duvarların onarılıp onarılamayacağına bakın…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――Silahlarınızı hemen indirin! Bu bir emirdir!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Off.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Üzerinde düşünmesi gereken hususları hızlıca belirleyen Zikr, bunları aklının bir köşesinde sakladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tam da hasarı kontrol edip gelecek için alınacak önlemlere kafa yoracaktı ki keskin ve gergin bir ses soğuk havayı sarsıverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yukarıya bakıldığında, komuta merkezi olarak kullanılan binaya, yani Belediye Binasına, uçan ejderlerin yaptıkları baskını püskürtenlerle çevrili bir figür görülebiliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O ana kadar sadece uçan ejderlere yöneltilmiş oldukları dikkatleri ve silahları, şimdi etrafındakilere hainmiş gibi bakan adama odaklanmıştı. Her iki elinde de uçlarından kanlar damlayan uzun kılıçlar vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak bu kanlar insanlara değil, uçan ejderlere aitti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Bu…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Karargâh Komutanı: [Uçan ejderlere karşı koymak için bodrumdan çıkan askerlerden biri. İkiz kılıç kullanan birisi…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Evet, ben de izliyordum. Oldukça güçlü bir mücadeleydi. ――Oy, tutun şunu!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr, Karargâh Komutanının işaretine başını sallayıp kollarını uzatarak adamlarına böyle emretti. Zikr’in emri üzerine adamlarından biri sesini yükseltti, “İkinci Sınıf General!”,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Asker: [Tehlikeliydi! Şu anki durumlardan dolayı hapisten çıkmasına izin vermiştim ama…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Yani uçan ejderlerin tehdidi biter bitmez onu tekrar hapse mi tıkmak istiyorsun? Sanki bunu uysalca kabul edecek de. Onu geri tıkmamız için yapacağımız fedakârlıklar daha da büyük bir sorun.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gergin astına cevap veren Zikr, etrafı sarılmış olan adama doğru yürüdü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İkiz kılıç kullananın yeteneği, ortalama bir İmparatorluk Askerininkinden çok daha yüksekti. Aslında onun ilham veren performansı olmasaydı Belediye Binasına baskın yapan uçan ejder sürüsünün, püskürtebileceklerine dair hiçbir kesinlik yoktu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O kılıç onlara doğru doğrultulmuş olsaydı daha da fazla gereksiz hasara neden olurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Açıkçası böyle bir taşkınlığa devam edersen sen de biz de canımızdan oluruz. Yani, bu yüzden…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [Bu yüzden, ne?!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aradaki buzları eritmeye çalışan Zikr’e adam sert bir ses tonu ve tavırla karşılık verdi. Bunun yerine, elindeki iki kılıçtan birini Zikr’e doğrulttu ve sert bir gülümsemeyle birlikte “Ha!” diye bir ses çıkardı,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [Bu kadar itaatkâr bir şekilde teslim olmamı mı istiyorsun? Bu diğerlerinin söylediklerinden farklı değil, değil mi İkinci Sınıf General yani “Kadın Düşkünü”.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Asker: [Sen! İkinci Sınıf General Zikr’le alay etmeye cüret mi ediyorsun!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr, muhtemelen kulağa utanç verici gelen unvanıyla gurur duyuyordu ama adamın az önceki ifadesinde açıkça alay etme niyeti vardı. Bu da Zikr’in adamlarının öfkelenmesine ve saldırganlaşmasına neden oldu ancak Zikr bir kez daha tek eliyle onları dizginledi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Teslim olabilirsin gerçi benim önermek istediğim şey bu değildi. Olağanüstü bir iş çıkardınız. Her ne kadar farklı taraflarda olsak da şehrin savunmasına katkıda bulunduğunuz gerçeği yâdsınamaz. Bu nedenlerden dolayı serbest bırakılacaksın.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [――Ciddi misin?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikir: [Kesin ceza veya ödül vermek Vollachia’nın kuralıdır ve İmparator Ekselanslarının arzusu bu yöndedir.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İnsanları yetenek ve başarılarına göre değerlendiren Vollachia İmparatoru, Zikr’in de saygı duyduğu bir sadakat ilkesi, İmparatorluğun meritokrasisinin* temelini oluşturuyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
(Ç.N: Unutanlar için hatırlatma: Meritokrasi, kişilerin pozisyonlarını ve başarılarını belirlemede yalnızca yetenek, beceri ve performansın dikkate alındığı bir sistemdir. Bu sistemde, toplumun en yetenekli ve en başarılı bireyleri önemli pozisyonlara yükselirken sosyal sınıf, aile geçmişi veya diğer dış etkenler göz ardı edilir.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak adam, Zikr’in cevabını duyar duymaz tavrı bariz bir şekilde huysuzlaştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Korkunç aurası tüm vücudundan ve gözlerinden taşıyordu―― Adamın sağ gözü bir göz bandıyla kapalı olduğu için sol gözüyle Zikr’e doğru baktı, tüm duygularını bu göz aracılığıyla aktarılıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [İmparator Ekselanslarına ve İmparatorluğa ihanet eden, düşmanla güçlerini birleştiren asi bir General bunu söyleyecek kadar nasıl utanmaz olabilir ki!?. Ben olsaydım kendimden o kadar utanırdım ki bağırsaklarımı deşiverirdim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adama dik dik bakan Zikr, bu sözlerle karşı karşıya kaldığında nefesini tuttu, yoğun düşmanlığının kaynağı görünüşe göre İmparatorluğa olan sadakatinde yatıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zindana atılan bu asker, büyük olasılıkla Vincent’ın Guaral’ı kendi planıyla fethetmesinden itibaren teslim olma tavsiyesine sonuna kadar direnen adamlardan biriydi. Başka bir deyişle İmparatorluğun ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir adamdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O zaman――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Ben de İmparatorluğa ve İmparator Ekselanslarına senin kadar sadık olduğumu söyleseydim beni dinler miydin?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [Ahh?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr’in sorusu üzerine adam sol gözünü kocaman açtı ve kaba bir ses çıkardı. Gözünü Zikr’e dikti, gözündeki bakışlardan korkmamış gibi görünüyordu, ardından kısa bir duraksamadan sonra kılıçlarını yere fırlattı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kılıçlar tiz bir sesle yere çarptı ve artık silahsız olan adam iki elini de yukarı doğru kaldırdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Bu, beni dinleyeceğin anlamına mı geliyor?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [Şimdilik, onurlu bir şekilde ölebileceğim dolayı öfkelenmeyi bırakacağım. Gerçekten deneseydim en azından hain Generalin kafasını uçurabilirdim…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Etrafındakilere bakınan adam, Zikr’in astlarına kışkırtıcı bir şekilde baktı. Adamın bakışları, askerleri daha da telaşlandırdı ama adam buna karşın kıs kıs güldü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [Ama yapmayacağım. Eğer yapmak istediğin bu konuşma sıkıcı bir konuşma ise…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Bu, oldukça ilginç bir sohbet olacak… Adın ne?..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaklaşabilmek adına silahını indiren Zikr, adama adını sordu. Adam bir anlığına soruya cevap vermekte tereddüt etse de artık aldatıp kandırmanın pek de bi’ anlamı kalmadığından dolayı kendi kafasını kaşıyarak…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adam: [――Jamal Aurélie. Birinci Sınıf Er.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adını ve rütbesini açıkladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu tavra yanıt olarak Zikr de başını sallayarak derin bir onay verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Jamal mi? Bildiğiniz gibi bende Zikr Osman. İkinci Sınıf İmparatorluk Generali rütbesine sahip olsam da aynı zamanda “Kadın Düşkünü” olarak da bilinirim. Buna rağmen…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Jamal: [Ahn?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Şimdi “Korkak” olarak anılsaydım kendimi çok daha iyi hissederdim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bir zamanlar ayıp sayılan bu lakap, şimdilerde Zikr için özel bir önem kazanmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr’in cevabını duyan adam ――Jamal anlamsızca yüzünü buruşturdu. Jamal’in silah konusunda yetenekli olduğu su geçirmezdi ama kafasını kullanmada iyi olmadığı belliydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Durum böyle olunca da doğru bir şekilde vaaz veren birine kulak verebilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve orada――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――Affedersiniz, siz bu şehrin temsilcisisiniz, değil mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Jamal teslim olmasıyla Belediye Binasının patlamak üzere olan geriliminden kurtulmuşlardı. Ardından, sanki araya girmek için doğru ânı bekliyormuşçasına bir ses içeri doğru süzüldü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu sesin sakin ve yumuşak tonu, duyanlarda rahatlama hissini uyandıracak bir şekilde kulak zarlarına çarpmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yine de yabancı bir sese karşı Zikr, arkasına dönerek kıvırcık kaşlarını çatmasına neden olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sesin sahibi, komuta merkezinin en üst katını alt kata bağlayan merdivenlerde ortaya çıkmıştı. Gri saçlı bir adam, düşmanlık beslemediklerini göstermek amacıyla ellerini yukarıya doğru kaldırdı ve onlara doğru baktı,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Siz General Zikr Osman-san mısınız?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aynı kırmızı üniformaları giyenler arasında Zikr’i “General” olarak tanımlamakta tereddüt etmemişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elbette ki giydiği pelerin ve omuzlarındaki rütbe işaretlerini düşünecek olursak Zikr’in buradaki en yüksek rütbeli kişi olduğunu fark etmek kolaydı. ――Sorun, bunu belirtme cüretini göstermesindeydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Birkaç dakika önce savaşın yaşandığı bir komuta merkezinde tanımadıkları bir adam, yüzünü gösterip komutanın adını zikretme cüretkârlığını göstermişti. Zikr bu mütevazı ama korkusuz adamın mensubiyetini merak etmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şehrin sakinleri bu kişileri tanımadıkları için yanlarına almamış olabilirlerdi, bu yüzden de nereye gideceğine bilemeyen bu insanlar; mücadele sırasında kaybolmuş olmaları muhtemeldi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu durumda en iyi cevap şu olurdu――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [İmparatorluk Başkentinden bir elçi… Belki de bizim için bir elçidir?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Ha? Ah, hayır, hayır, hiç de bile! Şu anda daha fazla açıklama yapmak bizim için daha da karmaşık olur ancak biz İmparatorluk Başkentine ya da benzeri bir yere bağlı değiliz.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Genç adam inkâr edercesine kaldırdığı ellerini sallayarak Zikr’in şüphelerini aceleyle yalanladı. Onun sözlerine inanacak olsaydı genç adamın durumu ve konumu, daha da anlaşılmaz bi’ hâle gelebilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr’in yerine, kaşlarını çatan Jamal dişlerini gıcırdatarak “Piç herif!” diye bağırdı,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Jamal: [İlk ben onunla ilgileneceğim! Benden sonra buraya gelirsen… Kıçını tekmelerim!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Bunun için çok üzgünüm. Şu anda sakin bir konuşma yapabileceğimizi sanmıyorum. Bu yüzden bana izin verirseniz.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Jamal: [İzin mi? N’için?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Yaralıların tedavisine ve sonrasında şehrin onarımına yardımcı olmak için… Tabiri caizse savaşın ardından yardımcı olmak için geldik. Eminim ki arkadaşlarım ve ben, küçük de olsa yardım edebileceğimizden eminim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yanaklarını buruşturan Jamal’e karşılık olarak genç adam içini çekerek “Gerçi” dedi. Biraz yorgun ve biraz da bıkkın olan yüzü rahatladı ve…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Zaten başlamış gibi olduk, onay kısmen de olsa geriye dönük olacaktır.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [――Teklifini takdir ediyorum ancak bu…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [O kadar da karmaşık bir şey değil ki Zikr, adamın söylediklerinde yalan da yok.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr daha fazla soru sormaya fırsat bulamadan, dikkatle dinlemekten kendini alamadığı ağırbaşlı bir ses onun sözünü kesiverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yere vurulan bastonun sesi keskin bir şekilde yankılandı ve merdivenlere yaklaşan bir gölge genç adamla aynı hizaya geldi. Bu Mizelda’ydı, cesur vücudu kanla yıkanmıştı, bu da onun vahşi güzelliğini artırmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Görünüşe göre güzel vücudunu boyayan kanın tamamı başka birinden sıçramış gibi görünüyordu, daha önce yaralanmış olan bacağı dışında gözle görülür bir dış yaralanma yoktu. Zikr onun tek parça hâlinde döndüğünü görünce rahatladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Geri dönen Mizelda, genç adamı tanıyormuşçası ince omzuna hafifçe vurdu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Mizelda: [Bunun arkadaşları çoktan işlerine başladılar bile. Seni temin ederim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Bayan Mizelda, güvende olmanıza çok sevindim. Ya o?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Mizelda: [Onu tanımıyorum. O bizim düşmanımız değil, sadece yakışıklı yüzlü bir adam; bu yüzden geçmesine izin verdim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Bayan Mizelda…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Mizelda’nın estetik anlayışı Zikr’inkinden biraz farklıydı ama genç adamın yüz hatlarının hoş ve güzel olduğunu söylerken kesinlikle haklıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yaydığı hava biraz nötrdü ama gözlerinde garip bir şekilde güçlü bir amaç duygusu vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr onun kötü bir insan olmadığına inanıyordu. Ama aynı zamanda içinde bi’ his de vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [Bu duruma yardım etmek isteyip de karşılığında bir şey istemeyecek birinin olduğuna inanmıyorum. Sen kimsin?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Daha önce de söylediğim gibi durumu açıklamak meşakkatli olur. Ancak size karşı düşmanca davranma niyetinde değilim. ――Aradığımız insanlar var, sadece bu.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr: [İnsanları arıyor…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Zikr’in sözlerini tekrarlayan genç adam başını salladı ve ardından “Evet” dedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ardından başındaki yeşil şapkayı çıkarıp göğsüne yerleştirerek eğildi, İmparatorluktan birinin yapacağı şekilde olmasa da saygı gösteren kibar bir jestti bu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri Saçlı Adam: [Benim adım Otto Suwen. ――Hem arkadaşımı ve hem de arkadaşımın kız kardeşini arıyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Böylece kurnaz bir sırtlanınkini andıran gözleriyle amacını dile getirmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
#Bölüm yaklaşık 50 sayfa olduğundan dolayı iki parçaya bölmek zorunda kaldım. Ayrıca, çevirmen notlarını bölümün sonuna mı koymalıyım; yoksa direkt cümlenin yanına mı sizce?
#Yukarıdakileri bi’ kenara bırakırsak Flop’un geçmişinden kareler gördük. Sonraki bölümde daha da fazla detaylar öğrenebiliriz. Gri saçlı adam, ismini söylemese “Otto” olacağı hiç aklıma gelmemişti, şaşırdım valla :D. Otto bizimkileri kurtarmaya gelmiş gibi görünüyor. İmparatorluk hakkında da birkaç şeyler öğrendik. Otto ne planlıyor? Flop’un ejderlerle, ejderhalarla ilişkisi ne? Bunları sonraki bölümlerde öğrenebilecek miyiz? Sonraki bölümde görüşürüz!
Çeviri çok iyi, teşekürlerr
Elinize sağlık
Geleni yıldız gözlemcisi eleman sanmıştım ters köşe oldum
bende geleni Julius sandım tam gaz devam
İlk paragraflardaki, Flop’un diğer çocukları korumak için kendini hedef haline getirdiği kısımlar yürek sızlattı. Kurtulduğunu ve geri döndüğünü görürüz inş Flop
Bende mi sıkıntı var yoksa bazı görseller bozuk mu sondaki görseli göremedim mesela neyse ottom gelmiş
Düzeltiyorum
elinize sağlık
Ottto kral geldi
Otto aslan gardaşım