Bölümün ortalama okuma süresi 32 dakikadır. İyi okumalar dileriz.

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ㅤㅤㅤㅤ
Çevirmen: Bertiel
ㅤㅤㅤㅤ
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Kendisini soğuk ve karanlık bir yerde, geride bırakılmış gibi hissediyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Burası sanki gözlerini kapatmışçasına karanlık, yanaklarını gelişigüzel atılmış demir yığınına bastırmışçasına soğuktu. Tüm vücudunun esaretin zincirleriyle bağlı olduğunu hissederek çaresizce kurtuluşu arıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sanki transa geçmişçesine elini uzatıp bulabildiği herhangi bir şeye dokunmak istemesinin nedeni de buydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak elini en sonunda beliren beyaz ışığa doğru uzatmasının nedeni de bu değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Işık―― daha doğrusu kimliği, yüzünde trajik bir kararlılık ifadesi saklı olan bir kıza aitti. Elini ona doğru uzatmıştı, ondan kurtuluşunun anahtarını aradığı için değil, onu kurtarması gerektiğini hissettiği içindi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve böylece vücudunu bir santim bile hareket ettirmesini engelleyen zincirleri bükerek bir elini, kendi elini doğru uzattı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elini uzattı ve――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――Küçücük.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunu mırıldanırken Natsuki Subaru, o an bulanık görüşüne yansıyan eline baktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Avuç içi dışarı bakacak şekilde tavana doğru tutulan el, omzundan uzanan şey kendi eliydi. Sıkılıp kapanıyor, tıpkı onun istediği gibi hareket ediyordu. Hiç şüphesiz, bu onun eliydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak bu çocuk eliydi, Subaru’nun beklediğinden bir beden daha küçüktü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunun anlamı――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Normale dönmedim…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu, içinde bulunduğu umutsuz durumdan kurtulma şansıydı; sayısız zorluktan geçtikten sonra bunu elde etmeliydi. Bunun için hayatını defalarca tehlikeye atmıştı ya da dıştan öyle görünüyordu ama sonuç yine de ellerinden kayıp gidivermişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elinden kayıp gidenler için ne kadar fedakârlık yapmıştı ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sadece. Ne kadar. Fedâkarlık――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Doğru ya, ben n’apıyordum ki!?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru, aniden bilincinde oluşan bir sarsıntıyla bakmakta olduğu elini, yüzüne götürdü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aklına gelen anılar, İblis Şehrinde karşılaştığı tuhaf durumun yanı sıra Olbart’la oynadığı tehlikeli kovalamaca oyunuydu ve bu oyun ilkinden daha da kötüydü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru sayısız “ölüm” biriktirdikten sonra zafer kazanmayı başarmıştı. Zaferin hakkını vermeyi―― yani çocuklaşmasından kurtulmayı başarmış olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru ayrıca Olbart’ın çocuklaşmasını engellemek için göğsüne dokunduğunu da hatırladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve hemen ardından, sanki biri kulaklarına sevginin ruh dilini fısıldarmışçasına hissetti ve――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ondan sonra da bayılmışım ve sonra… Ve sonra?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru bulanık anılarında neler olduğunu bulmaya çalıştı. Ancak anılarını itip kalkmasına rağmen, yarıda kesilmiş anılarını tutan kapı, açılmayı reddetmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Arka dişlerini gıcırdatan Subaru, kapının ne kadar inatçı olduğunu hissettikçe daha da sabırsızlanıyordu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――Hey, hey, sakin olalım, telaşa gerek yok. Ne olursa olsun, hepiniz canınızı kurtarmayı başardınız, böylece seninle gelen küçük hanımefendi uyandıktan sonra bir şeyler yapabilirsiniz.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Ha?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru aniden yanı başından gelen bir ses duydu ve şaşkınlıkla dönüp baktı. Sert bir yatağın üzerinde uzanırken gözleri, çenesini ellerine dayamış biriyle karşılaşmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu kişi koskocaman sırıtırken yüzleri dip dibe gelmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [VOAĞĞH!?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Vay. Tepkini sevdim ama en iyisi işleri el altından yapmak. Çok gürültü yaparsak Ada Şefinin dikkatini çekeriz ve ölümüne, can sıkıcı bir kavgaya tutuşuruz. Ama sonra yine…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ih, uh, ah…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Zevksiz olsa da sevmediğimden değil, aksine oldukça hoşuma gittiğinden.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hiç düşünmeden ayağa fırlayan ve gözlerini şaşkınlıkla sağa sola çeviren Subaru’nun önünde mavi saçlı biri, hiç istifini bozmadan böbürleniyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Uzun saçlarını at kuyruğu şeklinde bağlamıştı, üzerinde burada nadiren görülen Japon tarzını andıran bir şeyler giyiyordu. Ne kadar yabancı görünmesine şaşırsa da Subaru, sözlerini ve sorularını seçmeden önce derin bir nefes aldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sadece karşısındaki değil, aynı zamanda olduğu yer, ortam ve atmosfer de yabancıydı――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Sen de kimsin? Neredeyiz?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――Oh, ne kadar fevkâlade! Ne olağanüstü sorular böyle! Tam da beklediğim gibi… Yoo, beklentilerimi aştın bile!!!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bıvağh?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru dikkatle onun tavırlarını anlamaya çalışmıştı ancak gözleri parlayan diğer kişi, hızla Subaru’nun elini tuttu ve öyle bir kuvvetle aşağı yukarı salladı ki Subaru, omzunun çıkabileceğini düşünmüştü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru gardını düşürmüş gibi görünmüyordu. Yine de buna rağmen, buna karşı hiç tepki veremiyormuş gibi hissetti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şaşkına dönen Subaru’nun önündeki şahıs, “Puff” diyerek kolunu bıraktı ve sanki dans ediyormuş gibi olduğu yerde bir kez etrafında dönüp şöyle dedi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [Kara gölleri geçip bu adaya―― Gladyatör Adası Ginunhive’e ulaşan sana! Gözlerinde o nahoş bakışlarınla harika önsezilerinle dönüp duran sana! Gerçekten de sana cevap vereceğim!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hem ses tonu hem de jestleri tiyatrovariydi ve yeni tanışmalarına rağmen davranışları görgüsüzce. Bununla birlikte, Subaru’nun aklından geçenleri bildiğine dair hiçbir işaret göstermemişti; bunun yerine küstahça tavrıyla tiyatrosuna bağlı kalmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Neredeyse sahnede oynayan bir oyuncu gibiydi, sanki doğal bir şeymiş gibi gürleyen alkışların tadını çıkarıyordu――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
???: [――Cecilus Segmunt.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Adını söylerken kollarını sağa ve sola doğru uzatması, kabuki filmlerinden fırlamış bir poz veriyormuş gibi görünmesine neden olmuştu. (Ç.N: Kabuki, bir Japon halk tiyatrosu türüdür. Bu oyunun ilk temellerini aralarına güldürücü skeçler eklenen dans ve sözsüz oyunlardan oluşuyordu.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Doğal olarak da kabuki bu dünyada var olmamalıydı, bu yüzden muhtemelen gerçek bir kabukiyi taklit etmiyordu. Öyle olsa da verdiği poz Subaru’nun nefesini kesecek kadar iyiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yine de Subaru’nun nefesini kesen şey sadece güçlü duruşu değil, aynı zamanda isminin kulağa ne kadar tanıdık geldiğiydi. Daha önce nerede duymuştu ki? Hatırladığı anda kaşlarını çatıverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunu doğrudan Abel’den duymuş olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yanılmıyorsa adı Dokuz İlahi Generalden birine aitti――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ben Vollachia’nın Mavi Şimşek’iyim. ――Bu dünyanın ana karakteri.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru, onun önünde bunu görkemli bir şekilde ilan ettiğini duyunca aval aval bakakaldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hem adı hem de ünvanı Subaru’nun hatırladıklarıyla uyuşuyordu. ――Ancak büyük bir sorun olarak duran tek bir şey vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yani――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Vollachia’nın en güçlüsü, bir çocuk muymuş?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Cecilus Segmunt, tam karşısında gülümsüyordu. Küçülmüş Subaru’yla aynı yaşlarda olmasına rağmen, yaramaz bir velet havası veren bir çocuktu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
△▼△▼△▼△
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――”Çocuklaştırmanın” ağır etkisi Natsuki Subaru’nun hem zihnine hem de bedenine zarar veriyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Fiziksel etkileri anlamak kolaydı. Subaru’nun şu anki dış görünüşünden beklenebileceği gibi sahip olduğu şey, yaklaşık on yaşında bir çocuğun fiziksel yeteneklerine denkti. Kollarının ve bacaklarının gücü, doğal olarak da dayanıklılığı, güç ve kuvveti, hepsi ergenlik öncesi bir duruma geri dönüvermişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bununla birlikte, Subaru’nun orijinal fiziksel yeteneklerinin isekai standartlarına göre ne kadar kullanışlı olduğuna dair şüpheleri vardı. Bu yüzden, her ne kadar kabul etmek istemese de aradaki farkın küçük olduğunu söylemek muhtemelen yanlış olmazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bununla birlikte, dışından ziyade zihnine aldığı darbe çok daha ciddiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Belki de kafam allak bullak olmuştur…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yanıltıcı bir ifade biçimiydi ama Subaru’nun içinde bulunduğu kötü durumu ifade etmenin basit bir yoluydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kavrama, düşünme ve bilgiden yararlanma yeteneği zayıflıyordu. Eskisi gibi aynı masayı kullanmasına rağmen, çekmeceleri açabilme becerisi zayıflamıştı ve daha üstteki çekmecelere de ulaşamıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Kızıl Lapis Kalesinin kulesinde, Olbart’ın kaleminden çıkan cehenneme benzer bi’ ebelemece oyunu oynanıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bi’ karşı önlem için yaptığı anormal derecede yüksek girişimi, düşünme yeteneğindeki gerilemeden fazlasıyla etkilenmişti. Küçülmeden önce çözümü biraz daha hızlı bulacağından emindi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Muhtemelen bu fikri bulup bu çileye hıphızlıca son verecekti, böylelikle hiç acı hissetmeyecekti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Neyse ki o sırada onu kurtaran Subaru’nun kendisi değil, Subaru için önemli olan herkes olmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Herkesin sesinin ve desteğinin kafasının içinde yankılandığını hissetmişti ve――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Yo, yo, öyle değil…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Birdenbire, kalbinin içinde yavaşça bir şey kabardı ve Subaru aceleyle eliyle ondan kurtuluverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Rahatlama ve melankolinin karışık duyguları, muhtemelen vatan hasretine benziyordu. Çocuklaştırılmadan önce, kaosu ve sorumluluk duygusunu göz önünde bulundurarak bu duygulara katlanabilirdi ancak çocuksu bedeni, onu yıkılıp kalmasına karşı koruyan duvarı bile indirmiş gibi görünüyordu. Dikkatli olmazsa muhtemelen ağlayarak yıkılıverecekti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Ağlama yahu, ağlama. Ben bi’ aptal mıyım? Yoo, kesinlikle bi’ aptalım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ne kadar yas tutarsa tutsun, orada bulunmayanlardan güç alamazdı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gözyaşlarını buharlaştırmasına izin veren Subaru, asıl konuya geri dönmek için elinden geleni yaptı. Buna mecburdu çünkü herkesle yeniden bir araya gelebilmesinin tek yolu da buydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şu anda önemli olan ne kendi zayıf zihni ne de tomurcuklanan nostalji duygusuydu. Aksine, en çok odaklanması gereken şey içinde bulunduğu çıkmazın özüydü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yani――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Abel veya Zikr-san’dan Birinci’nin yaşı hakkında bir şey duymuş muydum ki?..] (Ç.N: Birinci derken Dokuz İlahi Generalin ilkinden yani Mavi Şimşek’ten bahsediyor.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru burnunu çekerek sorusunun cevabını bulmak için hafızasını yokladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus Segmunt―― Vollachia’nın Dokuz İlahi Generali arasında en güçlüsü olduğunu duymuştu. Bu da onun İmparatorluktaki en güçlü kişi olduğu anlamına geliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İlk etapta Kaos Alevi İblis Şehrine gitmelerinin nedeni, Dokuz İlahi Generalden biri olan Yorna’nın müttefikleri olmasını sağlamaktı. Tahtı yeniden ele geçirmek için kendi taraflarının mümkün olduğunca çok sayıda Dokuz İlahi Generale ulaşması gerekiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O zaman, elbette ki Birinci sırada yer alan kişi hakkında gerektiğince tartışmak doğal olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu yüzden o sıkışıp kalmış çekmeceyi açarak bir cevap aradı ama――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Hatırlayabildiğim tek şey popüler olmadığı ve bu yüzden, çok da güvenilir olmadığıydı…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendisi üzerinde en büyük etkiyi bu bölümün yarattığından mı yoksa kendisine söylenenlerin bu kadar olduğundan mı emin değildi ama Subaru’nun Birinci’yle ilgili sahip olduğu tek bilgi buydan ibaretti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ne yazık ki şu anda öğrenmek istediği görünüşü, yaşı ya da buna benzer herhangi bir bilgiydi ama hakkında herhangi bir bilgi bulamadı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ama çocuk olduğu için popüler değilse o zaman nedenini net bir şekilde anlayabilirim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
En güçlü olanın saygı gördüğü İmparatorlukta, en güçlü olanın sevilmemesi garip olurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunun nedeni en güçlü kişinin bir çocuk olması olsaydı mantıklı olurdu. Birçok yetişkin, ne kadar güçlü olursa olsun bir çocuğu takip etmekte isteksiz olurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru önceki bilgileriyle yeni bilgilerini yoğurmasının ardından,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [――Görünüşe göre bi’ tür sonuca varmışsın.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu açıklama üzerine Subaru başını kaldırdığında, mavi saçlı bir çocuk olan Cecilus’un önünde durduğunu ve daha önce takındığı görkemli pozu takındığını gördü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Onu orada öylece bıraktıktan sonra, düşüncelere dalmış olan Subaru gözlerini kırpıştırdı ve şöyle dedi,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ü-Üzgünüm, seni bir süreliğine orada bırakıverdim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Oh, yo, hiç de bile, benim için endişelenme. Ne de olsa sık sık tartışmaların dışında kalıveriyorum! Yalnız bırakıldığım için pek konuşkan olmamaya alışkınım, hahaha!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ö-Öyle mi…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus beyaz dişlerini göstererek içinde bulunduğu üzücü durumu umursamaz bir şekilde gözler önüne serdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu tavır karşısında şaşırmış olsa da aldığı kaba cevabın ruh hâlini bozmamış olmasına sevindi. Ne de olsa ona sormak istediği pek çok soru vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kafasını şaşkınlıkla eğmek istedi, birçok sorudan hangisiyle başlayacağını bilmiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Kaba davranışlarım için tekrardan üzgünüm. Ben…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Dediğim. Gibi! Sıkıntı yok. Elbette bu; kabalığın, saygısızlığın ve başkalarını düşünmeden hareket etmenin kabul edilebilir olduğu anlamına gelmese de bunları bir dereceye kadar tolere edebilecek kapasiteye sahibim. Hoşgörüsüz, dar ve yüzeysel biriysen o zaman oynadığın karaktere zarar verir, değil mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [E-Evet, haklısın. Teşekkürler, dediklerin yardımcı oldu. Bu arada, ben…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Bu, bana şunu hatırlattı! Düşüncelerini dalmış olduğun için sana bunu sormasam da pozum hakkında ne düşünüyorsun? Bu poz için her şeyimi ortaya koyduğumdan dolayı tepkini memnuniyetle duymak isterim. Bunu girişime eklersem ona ihtiyacı olan gazı verip veremeyeceğimi düşünüp duruyordum!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [B-Bi’ saniye, lütfen, ben konuşuyordum…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Oh evet! Sormak istediğim başka şeyler de var, onlarla fazlasıyla ilgileniyorum! Ne düşünüyorsun!? Bana bu konuyla ilgili detaylı bir şeyler anlatırsan çok sevinirim, ben――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Beni bi’ dinle!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sakin bir şekilde konuşmaya çalışsa da tüm girişimleri karşı tarafın yıldırım hızındaki konuşmasıyla kesiliveriyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Konuşmanın hızına kapılıp gitmekten korkan Subaru, istemeden de olsa yüksek sesle bağırdı. Bunu yaptıktan sonra, Cecilus’un badem şeklindeki gözleri genişleyince Subaru şokumsu bi’ hisse kapıldı,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Oh, acaba, yine mi yapıverdim ki?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bugünlerde neredeyse hiç bu düzeyde klasik bi’ kalıp duymuyordum…] (Ç.N: Subaru, burada memleketinden gelen bi’ deyim kullanıyor. Reberu no tenpureeto, hem ingilizce hem de japonca karışımı bir kelime. Asıl anlamı “standart şablon” gibi bir şey bende buna en yakın anlam olarak “klasik kalıp” olarak çevirdim.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Kılasiğ? Galıp?] (Ç.N: Burada kelimeyi doğru okuyamıyor.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ihmm, memleketimden gelen bi’ deyim, standart veya klişe gibi bi’ anlama geliyor.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Hoho, senin memleketin demek! Fazlasıyla ilginçmiş! Oh, sanırım bu hiç iyi değil.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Mavi Şimşek gözlerindeki parıltıyla, merak içerisinde saldırmakta gecikmedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Belki de bu lakabı, arzuları konusunda fazlasıyla dürüst olan kişiliğini de simgeliyordu; sanki düşecek yüksek bir yer arayan bir yıldırım gibiydi. Tamamen huzursuz bir karaktere sahipti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Ama belki de gerçek kişiliğini bir rolün altında gizliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Şimdi, şimdii, ne hakkında konuşacaksın? Söyleyeceklerini duymak istiyo’m, bu yüzden de göğsümdeki zonklamayı durduramıyo’m! Haağğ~, çok caaaanlı hissediyo’m!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Hiç rol yapıyormuş gibi de görünmüyor.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çocuk parlayan gözleriyle Subaru’nun ağzından çıkan kelimelerin hikâyeye dönüşmesini arzuladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Görünüşe göre herhangi bir aldatma veya komplodan tamamen uzak olan tavrı, Subaru’nun Cecilus’un yalan söyleyip söyleyemeyeceğini merak etmesine neden oluyordu. Her şeyden önce, Subaru’ya böyle bir tuzak kurmanın ne anlamı olabilirdi ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Abel’le birlikte olmasaydı Subaru İmparatorlukta hiçbir şekilde dikkat çekmeyecekti. ――Elbette ki Subaru’nun hayatını amansızca hedef almaya çalışan istisnalar yok değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ama bunlar bi’ istisna olup mümkünse onları bir daha görmek dahi istemiyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [――N’oldu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ah, sadece kendi kendime konuşup duruyordum. Bu arada ben Natsuki Subaru… Gağ.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus’un kafası karışmış bir şekilde başını eğmesiyle Subaru, şüphesini bertaraf etmek için adını söylemişti ancak gerçek kimliğini açıklayıp dikkatsiz davrandığını fark ediverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’nun, çapraz-giyinme yaptığı dönemde, adını İmparatorlukta dikkatsizce yaymamak için ihtiyatlı davranarak Natsumi Schwartz adını kullanmıştı ancak çocuksu düşüncesizliği bunu mahvetmişti. (Ç.N: Çapraz-giyinme, bir erkeğin veya bir kadının karşı cinsin kıyafetlerini giymesidir.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şans eseri, küçük bir ihtimal de olsa Cecilus, İmparatorluğun Birinci Sınıf Generali pozisyonundaki biri, komşu ülke Lugunica Krallığı’nın Kraliyet Seçiminden ve buna dâhil olan kişilerden haberdarsa o zaman――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Natsuki Subaru’ydu di’ mi? Tuhaf bir sesi olsa da anlamadığım bi’ şekilde ağızda oldukça yumuşak bi’ şekilde yuvarlanıyor. Bu arada soyadın hangisiydi, Natsuki mi yoksa Subaru mu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――S-Soyadım Natsuki ve bana verilen ad da Subaru.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Hahaağ, not edildi. O zaman sana Subaru-san dice’m! Ama seni çağırmak için daha iyi bir yol bulursam tabii ruh hâlime göre değişkenlik gösterir, bu yüzden şaşırayım deme.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elini havada sallayan Cecilus, tanıdığını belli eden bir yüz ifadesiyle karşılık verdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru bunu duyunca rahatlasa da aynı zamanda zihninde hafif bir şüphe belirdi. ――Bu çocuk gerçekten de Cecilus Segmunt muydu ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bir kez daha düşündüm de herkes potansiyel bir kimlikle ortaya koyabilirdi. Elbette karşısındaki çocuk bunu yapabilirdi, tıpkı Subaru’nun kendisini Natsuki Subaru olarak tanımlaması gibi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elbette ki Vollachia’nın en güçlüsü olan Mavi Şimşek’in adı ve lakabı meşhurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Vollachia’nın en güçlü adamıyla bunun gibi bilmediği bir yerde, böylesine tehlikeli bir şekilde karşılaşmayı beklemek çok fazla olurdu. Dahası, bunun sadece isme ve ünvana hayran olmasından dolayı Mavi Şimşek kılığına girmiş bir çocuk olması daha da muhtemeldi. Bu çok daha olağan bir düşünce olurdu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Biriciğim, gözlerindeki o şüpheli bakış da ne bakalım? Benimle ilgili bi’ şey mi ki?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Sen gerçekten de Mavi Şimşek misin?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Gene geldi! Yine söylediler! Her zamanki gibi!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Birini araştıracak kadar gücü olmadığından dolayı Cecilus’a hızlı bir top attı, ardından Cecilus hemen kahkahayı boğuluverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu çocuğa Cecilus demeye devam edip edemeyeceğini merak etse de Subaru dışındaki insanların da onun kimliğinin gerçek olup olmadığına dair şüpheleri varmış gibi görünüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Dediklerim gerçek bi’ kere! Bunu gelişigüzel söylemek kolay olsa da aslında hiçbir şeyi kanıtlamıyor, di’ mi? Öte yandan, kimliğimi kanıtlamak için kullanabileceğim herhangi bi’ gizli bilgim olsa da… Sana böyle bi’ şey söylesem bile, neyin gerçek olup olmadığını anlayabilir misiniz ki? Subaru-san, beni o kadar iyi tanımıyorsun, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bu… Evet, haklısın.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [O hâlde, kimliğimin gerçekliği hakkında tartışmak sadece zaman kaybı olur. Gereksiz şeyleri keselim de bir sonraki konuya geçe’k! Bu çok daha iyi olurdu, her ne kadar bir şeyleri yok etme konusunda uzman olsam da!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus’un ivmesi ve belagatiyle* kandırılmaya çalışıldığını hissetse de Cecilus’un argümanlarını hiç duraksamadan ve şiddetle ileri sürmesi Subaru’nun itiraz etmesine fırsat dahi vermiyordu. Ayrıca söyledikleri aşırı olsa da doğruydu. (Ç.N: Belagat, güzel bir şekilde konuşup sözleriyle inandırma yeteneği.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru, bunun gerçekten Mavi Şimşek olup olmadığını anlamak için hiçbir yönteme de sahip değildi. Kullanabileceği bi’ ipucu dahi yoktu. O hâlde, Cecilus’tan şüphelense bile cevabı asla bulamayacaktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Durum buysa――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İlgisinin hedefi olarak Cecilus’u bir kenara bıraktığında, ön plana çıkacak bir sonraki soru onun durumuyla ilgili olacaktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru, Olbart’ın “çocuklaştırma” işlemini geri almasına izin vermek üzereyken bilinci bir boşluk tarafından yutuldu―― yoo, çok daha karanlık bir şey onu yuttu ve bilinci yok oluverdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak öylece bayılamayacağı açıktı, hepsi bu kadardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Örnek olarak: Subaru eski püskü bir yatakta, Cecilus’a dönük bir şekilde yatıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Shudraq köyünün sınırlı kaynaklarına rağmen, yumuşak ot ve ahşap kullanarak yatakların rahat olması için çaba sarf edilmişti. Ancak bu yatakta böyle bir özen gösterilmemişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Orada bulunan tek şey, üzerine uzanmak için yeterince iyi olan bir sehpaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu kasvetli izlenime bir de odanın yataktan başka hiçbir şey içermeyen boş ve çıplak iç kısmı da ekleniyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gri duvarlar kuru ve çatlamıştı, zeminse temizlenemeyen kirlerle lekelenmişti. Nemli ve kurşunlu hava, ciğerlerine saldırıyordu; bu yüzden ortam hiç de rahat değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sanki bir hapishane hücresindeymiş gibi hissediyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ihm, Ceci, bir şey sorabilir miyim?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ceci! O ney? Beni mi kastediyo’n?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Gerçek mi sahte mi olup olmadığını bilmediğimden sana Cecilus diyebilir miyim pek emin değilim…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gerçek Cecilus’la karşılaşma ihtimaline karşı kendini hazırlıyor gibi değildi, daha ziyade Subaru’nun gerçekliği tespit edilemeyen çocukla ilgili vardığı uzlaşmaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ona “geçici Cecilus” demek en başta kaba ve zahmetli olurdu. Şüphe uyandıracak kadar cana yakın olmasının yanı sıra, tavırları çok arkadaş canlısıydı ve sevilmemekten kaçınmak istiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Aksine, İmparatorluktaki en dost canlısı kişi bile olabilir… Yo, Flop ve Medium’la kıyaslanamaz. Ama bence bi’ nebze de olsa kapışabilir.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak başlangıçta dostça davranıp sonra bambaşka yoldan giden insanların var olduğunu bildiğinden dolayı çok da bahse girmek istemezdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Öte yandan, Subaru’nun Rem’leyken O’Connell kardeşlerle karşılaşmış olması da alışılmadık derecede iyi bir şanstı. Muhtemelen bu, hayatı boyunca karşılaştığı en şanslı anıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Flop’un o zamanlar neden ona seslendiğini merak etti. Belki de Subaru ve Rem’i o şekilde görmeye devam edememişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ceci, Ceci, demek öyle… Ne özel bir histir bu! Enfes bi’ ses! Şimdi düşündüm de bana daha önceden hiç lakap takılmamıştı. Zengin ve taze bir tadı var, di’ miiiii?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus’sa ilk lakabı karşısında heyecanlanıvermişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru onun için biraz ucuz bir isim seçse de bu isimden bu kadar memnunsa ikinci bir lakap, heyecanını engelleyip istenmeyen bir duruma yol açabilirdi; bu yüzden de farklı bir lakap takmayı gereksiz bulmuştu. Gerçekten de başka bir şey düşünmemişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Yani, konuya dönersek… Burası Kaos Alevi değil, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Kaos Alevi derken… İblis Şehrini mi kastediyorsun? Evet, alakası bile yok. Aksine, İmparatorluğun doğusundan batısına doğru gidince tam karşısında kalıyoruz! Dediğim gibi burası Gladyatör Adası Ginunhive.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Gladyetör Ada…] (Ç.N: Subaru, gladyatör kelimesini yanlış, adayı da eksik okuyor, bu hata değil.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’nun dudakları, o yabancı kelimenin, Ginunhive’in sesinin dilinden kaçıverdiğini hissetti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
İsim bir şey çağrıştırmasa da yerin adı ona rahatsız edici bir his uyandırıyordu. Kaos Alevinde yaşayan çok sayıda yarı-insan nedeniyle oraya İblis Şehri deniyorsa Ginunhive’in de bu ünvana sahip olmasının da bir nedeni olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gladyetör Ada… Bunun anlamı――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Gladyatör… Adası?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
“Gladyatör” kelimesini daha önce bir yerlerde duyduğunu hatırladığı için zihninde belli bir görüntü canlanıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Doğru hatırlıyorsa bu Al’ın da zaman zaman ağzından kaçırdığı bir kelimeydi. On yılını ve daha da fazlasını bir yerlerde gladyatör olarak geçirmişti, her zaman öleceğini düşünmüştü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Sol kolunu kaybetmiş olmasına rağmen hayatta kalıp o yerden kaçmayı başarmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O zaman burası――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Olamaz, burası ölüm oyununun oynandığı yer mi?..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ölum oyünü? Bu da mı senin memleketinden gelen bi’ deyim? Ne anlama geliyo’?] (Ç.N: Az önceki gibi burada da İngilizce birkaç kelime kullanıyor, death game yani ölüm oyunu anlamına gelen kelimeyi kullanıyor.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Kolezyum gibi bi’ şey, insanların birbirini öldürüp durduğu bir yer.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Oh anlıyorum! Çabucak anladın bile! Kesinlikle, burası “Ölum oyününün oynandığı yer”!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Hık.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus Subaru’ya güldü, Subaru bu korkunç olasılıktan söz ettiğini duyunca dehşete kapılmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ellerini göğsünün önünde kavuşturup gelişigüzel konuşması Subaru’nun bir şeyleri yanlış duyduğundan şüphelenmesine neden oldu. Ancak ne kadar beklerse beklesin, duymak istediği sözler Cecilus’un ağzından çıkmadı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Yoo, kelimeler dışarı çıkmıştı ama bunlar Subaru’nun duymak istediği kelimeler değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Bir kez daha Gladyatör Adasına hoş geldin. Ben ve Subaru-san kadar genç insanların gelmesi nadirdir, gelsek bile pek uzun yaşamayız, bu yüzden sizin için en iyisini diliyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bu… Hık!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Bu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bu saçmalık! Bi’… Bi’ tür hata olmuş olmalı!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yüzü buruşan Subaru’nun sesi karşısındaki Cecilus’a çarptı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kabullenmesi fazlasıyla zordu. Kendini böyle bir yerde bulduğuna göre bu bir tür hata olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Çünkü uyanana kadar Kaos Alevindeydim ve…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Yoyo, sen de uyurken bu yataktaydın. Uyurken inliyordun. Burada uyumanın rahat olmamasından dolayı inlemeyi anlasam da ben Kaos Alevindeyken….]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Demek istediğim bu değil! Anlamıyo’n mu!?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Hımm.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Anlaşılmaz Cecilus’a sinirlenen Subaru’nun tükürükleri ona doğru saçıldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Şikâyeti üzerine tek gözünü kapatan Cecilus dinlemeye hazır olduğunu gösterdi ve araya girmedi. Onun bu tavrı Subaru’nun gözlerini ondan kaçırmasına ve bunun yerine odanın etrafına bakmasına neden oldu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ben… Kaos Alevindeydim. Benim burada olmam bir tür hata olmalı. Ben de başkalarıyla bir şeyler yapıyordum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Bunun bir hata olduğunu söylesen de şu an buradasın, bunun farkındasın. Bu argümanı kabul edersem benim de Adadan İblis Şehrine uçarak gelmiş olmam anlamına gelir.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Gladyatör Adasında olduğumuza göre bunun mümkün olduğu anlamına gelmez mi!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Beni yendin. ――Ama bu soruya bir cevap istiyorsan sana çok hızlı bir şekilde cevap sunabilirim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’nun kendisini dinlemediği için öfke nöbeti geçirmesi üzerine, omuzlarını silkerek Cecilus sakince elini uzattı. İnce parmağıyla odanın arka tarafındaki duvarı işaret etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Yoo, o bir duvar değildi. Demir parmaklıklı bir pencereyi işaret etmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yüksekte konumlandırılmış pencere, odanın dışına açılıyor; içinden nemli bir esinti geliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Yo, yo yo yo!..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Dudakları titreyen Subaru panik içinde yataktan fırladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Soğuk zeminde yalın ayak durur durmaz başı sarsıldı, kendini güçsüz hissetse de bunu bastırmayı başararak pencereye doğru koşmaya başladı. Sonra zıplayıp parmaklıklara tutunarak kendini zorla yukarı doğru kaldırdı, beceriksizce kıpırdanırken çenesini pencerenin çerçevesine yerleştirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ardından, bir şekilde gözlerini dışarıdaki manzaraya dikmeyi başardı,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――De… niz?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Evet, bu bi’ göl.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Pencerelerden dışarı bakan Subaru dehşet içinde mırıldandı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus, Subaru’nun mırıldandığını fark ederek söylediklerini onaylamaya çalıştı. Ancak Subaru “göl” değil de “deniz” dediği için Cecilus’un bunu doğrulaması yanlıştı.
(Ç.N: Burada gizli bir kelime oyunu var. Öncelikle, deniz kavramının Re:Zero dünyasındaki kişilere yabancı olduğunu unutmamalıyız. Subaru, Japonca olarak “umi” diyor yani “deniz” diyor. Cecilus, “umi” diye bir şey bilmediğinden dolayı bunu farklı bir şekilde yorumluyor; “mizuumi” yani “göl” kelimesinin içinde “umi” olduğundan dolayı bunu “mizuumi” yani göl olarak düşünüyor.)
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Gerçekten de Cecilus bir hata yapmıştı. Gerçekten de bir hata yaptıysa dışarıdaki manzara da muhtemelen bir hata olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ya da en azından Subaru, sadece buna inanmayı umduğu şey olduğunu anlamıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Görebildiğim kadarıyla tamamen siyah bir göl…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Bütün ada bir gölle çevrili. Diğer kıyıya gidip gelmenin tek yolu, asma köprüyü “kaldırmak”. Gerçekten de doğal surlarla kaplı, daha doğrusu bi’ hapishane gibi!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendini kaldıramayan Subaru pencereden uzaklaştı. Subaru, yere diz çöküp dizlerinin üzerine çökerken Cecilus’un ağzı kulaklarındaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Böyle umutsuz bir yerde neden bu kadar iyi bir ruh hâli içindeydi ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Neden…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Hımm?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Neden bu kadar eğleniyormuş gibisin ki?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yetişkin olan Subaru bunu direkt sormakta, muhtemelen, tereddüt ederdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendini kontrol edemeyen bir çocukçasına soru ağzından kaçıverdi. Cecilus gözlerinde çocuksu bir bakışla Subaru’nun fazlasıyla açık sözlü sorusuna dönerek konuştu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Yani, ilk perdenin sonuna geldiğini hissettiğim için!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [İlk perde…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ne yazık ki gerçekten anlamadığım bir şekilde bu “olüm oyününün oynandığı yere” atıldım, kan kasırgasının içinde ölümüne savaşmak zorunda kaldım! Farklı bir kan kokusuyla farklı bir önseziyle yepisyeni bi’ rüzgâr esiverdi bana! Durum böyleyken hikâyenin bir sonraki perdesine geçmesi gayet mantıklı.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus’un anlattıklarını hiç mi hiç anlamamıştı çünkü Cecilus parmaklarını kaldırmış, derin bir şekilde konuşuyordu. ――Yoo, anlamadığı için değil. Anlamak istemediğindendi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çünkü Cecilus’un ne dediğini tam olarak anlamaya çalışsaydı bu tam olarak şu anlama gelirdi――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Başka türlü ilginç olmazdı. Ana karakteri sahneden uzak tutamazsın, bu doğru giden hikâyeye yapılan bi’ saygısızlık olurdu!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
――Vollachia’nın en güçlüsü olan Mavi Şimşek, tiyatro meraklısıydı.
△▼△▼△▼△
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tiyatro meraklısı Cecilus Segmunt, fazlasıyla konuşkan bir insandı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendi hâlinde bırakılırsa durmadan konuşmaya devam edeceğinden şüphelendirecek kadar.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Yani, dışarıda öylesine dolanıyordum ki sen çıkageldin, kıyıya doğru sürünüyo’dun. İnanılmaz, di’ mi? Bu çok sık olmaz. Kesinlikle kaderinde varmış! Ya da şöyle mi demeliydim: Sanki bi’ hikâyeden fırlayıvermiştin.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Muhtemelen bunu bilmesen de her zaman iyi bi’ sezgilere sahip oldum. Bugün de etrafta dolaşırken seni buldum, sanki rüzgâr beni çağırıyormuş gibi hissettim. Yani, dünya tarafından o kadar çok seviliyorum ki bu beni korkutmuyor değil.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Elbette ki bu durumdan kurtuldun, bu yüzden dünya tarafından sevilme şansın daha da yüksek! Elimizden gelenin en iyisini yapalım, Suba… Baru… Hımmm~?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus başını eğerek bir mırıltı eşliğinde bir şeyler düşündü.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Çocuğun dudaklarından dökülen anlamsız ve asılsız konuşmaları dinlerken Subaru’nun yalın ayakları soğuk taş zeminin üzerinde hareket etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Uyandığı odanın dışına çıkıp bu şekilde yürümek pervasızlık olurdu çünkü bu yer bilinmiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yine de teyit etmesi gereken bir şey vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Dediğin doğru di’ mi? Yalnız olmadığım konusunda?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Eh? Ahh, evet, doğru. Bunun için de seni takdir etmek isterim. Sadece o durumdan canını kurtarmakla kalmadın, aynı zamanda arkadaşının hayatını da kurtardın ki bu gerçekten şans ve cesaret işiydi… Bu, bi’ tür yetenek olsa gerek!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Evet, evet, tabii ki yetenek ve cesaret falan filan doğru. Yani, diğer kişi de…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Küçük bir kızdı. Aşağı yukarı senin gibiydi, Basu… Oh! Çok hoş bi’ yüzüğü de vardı, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Konuşma hiç çaba sarf etmeden rayından çıksa da sormak istediği soruların cevaplanmasını sağlayabilmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Belki de Cecilus’un zorlandığı şey, Subaru’nun kendisine taktığı “Ceci” lakabına karşılık ne diyeceğiydi. Lakap korkunç olmadığı sürece, kendisine ne dendiği onun için önemli değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
En önemlisi de ondan alabildiği bilgilerdi――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Louis.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kendisiyle aynı yaşlarda biri―― Subaru’nun şu anda olduğu kadar yaşlı biri söz konusu olduğunda, doğal olarak akla gelen kişi Louis’ti. Şu anki durum, Medium’un da yaklaşık aynı yaşa indirgenmiş olmasıydı ancak o kulede bulunmadığı için aday değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Açıkçası, Subaru’nun Louis hakkındaki zihinsel izlenimi karmakarışıktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bu sorunun cevabını almadan seni terk etmeyeceğim. Ayrıca, belki, senin gücünle…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Louis’in ışınlanmasını kullanabilirlerse bu tehlikeli adadan kurtulabilirlerdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Henüz adanın tamamını bilmiyordu ve burada karşılaştığı tek kişi Cecilus olmasına rağmen, Cecilus’un ona anlattıklarına bakılırsa burası bir çocuğun vakit geçirebileceği en kötü yer olmalıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yani――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bu adadan bi’ an önce gitmeliyiz.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Bu oldukça büyük bir istek ve sanırım çok da fazla engel olacak. Duyduğuma göre şimdiye kadar sadece bir kişi buradan kaçmayı başarabilmiş ve “lanet kuralı” tam da bu yüzden yaratılmış.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [O zaman ben ikinci kişi olurum. Yo, sen ve arkadaşımla üç kişi oluruz.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’nun kararlı refleksiyle cevap vererek araya girdi. Bunu duyan Cecilus, sanki önemsiz bir şeymiş gibi ona baktı ve ardından tiz bir ıslık çaldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu, onu bir şekilde iyi bir ruh hâline sokmuş gibi görünse de bunu umursayacak zamanı dahi yoktu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Basu, burada.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus nemli ve soğuk havayla dolu, loş bir geçitte kısa bir yürüyüşten sonra aniden durdu. Ellerini başının arkasında kavuşturarak çenesini pis bir tahta kapısı olan bir odaya doğru salladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru kapıya bakarak “Burada mı?” diye sordu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Burası şifa odası. Ceset odası olarak da adlandırılır. Birçok insan arenada ölmeyi başaramayınca burada ceset hâline gelir.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ş-şifa odası di’ mi? Ve şifacı?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Şifacı, ha! Bazı şifacılar var, yani bi’ nevi ama burada o türden değerli bir büyü kullanıcısı yok. Buraya atanmış olsalardı daha az kişi ölmüş olurdu ama Ada Şefinin politikası bu yönde değil.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――――]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu anlamsız cevabı alan Subaru istemeden de olsa çenesini kapatmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tamamen aklından çıkmıştı ama Vollachia İmparatorluğunda şifa büyüsü yapabilen çok az insan vardı. Bu yüzden Rem’in şifa büyüsü fazlasıyla değerli görülüyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama Louis’in şifacıdan yoksun bir şifa odasına konulduğu gerçeği değişmemişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Yanında getirdiğin kız çok zayıftı, bu yüzden. Bu odanın amacı, en azından ismen, yaralıları tedavi etmek; bu yüzden en azından insanları sarmak için bazı battaniyeler ve eşyalar var. Biz, gladyatörlere, daha önce gördüğün gibi böyle bi’ muamele görüyoruz; uyku koşulları da korkunçtu, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Buradaki tek gladyatör sensin.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ahhahaha, haklısın! Al bakalım, duygusal bir toplantı yapıver.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’nun aklını ikinci kez okuyormuş gibi görünen Cecilus, Subaru’nun omzunu sıvazladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Momentumunun baskısıyla Subaru tükürüğünü yuttu, kendini çelikleştirdi ve kapıya yöneldi. Kapıyı iterek açtığında içeriden yayılan nahoş koku karşısında kaşlarını çattı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Burnuna gelen koku, sağlıksız koşulların zirvesine benzeyen kan ve çürüyen et karışımıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hijyen anlayışları ölmüş veya yok mu olmuştu acaba? Pek de geniş olmayan odanın içinde, kuruması için dışarıda bırakılmış yıpranmış aletler ve gelişigüzel yıkanmış sargı bezleri görülebiliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ve o pek de iyi olmayan ortamda――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Arkadaşın orada uyuyor.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Hık, Louis!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru etrafına bakınırken Cecilus arkadaki bir yatağı işaret etti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Revir olarak kullanılan bir oda gibi görünüyordu; Subaru’nun yattığından biraz daha iyi olan iki yatak ve yatağın en ucunda küçük, şişkin bir battaniye vardı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru ona doğru koştu, başıboş duyguları yüzünden acele ediyordu. Louis’e ulaşmak için acele ediyordu ama ona ne söylemesi gerektiğine bir türlü karar veremiyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Ha?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Koşarak yanına gittiği, küçük kızın omzunu sarsmaya çalışan Subaru şaşkınlık içinde donakaldı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Söyleyecek doğru kelimeleri bulamadığı için değil. ――Bunları söyleyebileceği kimseyi bulamadığı için.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’yla birlikte kıyıya getirildiği ve orada uyutulduğu söylenen kız, Subaru’nun kalbinde karışık duygular uyandıran Louis değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Küçük bir kafası, çıkık iki boynuzu ve omuzlarında toplanan keten saçları vardı. Kız, minyon vücudunu saran süslü kimonosundan sıyrılmış ve sadece basit iç çamaşırları ortaya çıkmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu Louis değildi, ona Kaos Alevi İblis Şehrine kadar eşlik etmiş olan ve Olbart’ın tekniğiyle küçültülmüş olan yoldaşı Medium da değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Oradaki…
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […T-Tanza?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Titreyerek yaptığı seslenişe uyuyan küçük kızdan yanıt gelmedi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama cevap vermese bile, onu gördükten sonra biliyordu. Onun ne Louis ne de Medium olduğunu, İblis Şehrinin Sahibesi Yorna Mishigure’nin hizmetkârı olan geyik kız Tanza olduğunu biliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Neden… Bu kız neden burada?..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ih-ah? Yine bi’ şey mi yaptım?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Hayal ettiğinden farklı bir uyuyan yüz gördüğünde şaşıran Subaru’nun arkasında Cecilus aptalca bir şey söyledi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tabii ki suç onda değildi. Suçlu o değildi ama――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bana böyle söylemedin! Louis’in burada olduğunu söylemiştin.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Yooo, bende bunu merak ediyordum. Sanırım seninle birlikte adaya gelen bir kız olduğunu söylemiştim, Basu. Düşündüğün kız olmadığına ben de senin kadar şaşırdım.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ih, kığh…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru ne diyeceğini şaşırmış, Cecilus’un mâkul cevabı karşısında bir şey söyleyememişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Aslında “yanındaki kız” derken Louis’i kastettiğini düşünen Subaru’nun kendisiydi. Subaru bunun için Cecilus’tan sadece özür dileyebilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ama bu garipti. Tanza neden Subaru’yla birlikteydi ki?
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Öncelikle, Tanza şu anda burada onlarla birlikte olan kişiyse o zaman――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Peki ya Louis…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Elini başına koyan Subaru, hiçbir yerde bulamadığı Louis hakkında endişeleniyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kim olduğunu öğrendikten sonra Abel, Al ve Medium artık Louis’i bir tehdit olarak görüyorlardı. Yorna belki Louis’i koruyabilirdi ama bunun tek nedeni onun gerçek kimliğinin farkında olmamasıydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Louis’in bir Günah Başpiskoposu olduğunu öğrenseydi o bile fikrini değiştirirdi, tıpkı Medium’un yaptığı gibi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Abel ve diğerlerinin Louis’in kimliğini gizli tutmaları için hiçbir neden bulamıyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Onu Rem’e geri götürmeliyim.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Louis’in varlığı, hafıza kaybı yaşayan Rem’le Subaru’yu birbirine bağlayan ince ve zayıf bir iplik gibiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Louis izinsiz olarak onu takip etmiş olsa da Subaru’nun onu geri getirmemeyi göze alamaması için bir nedeni vardı. Hepsinden önemlisi, Subaru, Louis’le ne yapacağına henüz karar verememişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Buna rağmen Louis’in nerede olduğu bilinmiyordu ve Subaru her nedense bu adadaydı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Böyle zaman kaybetmemeliyim!..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru’nun düşünceleri bir türlü yerine oturmuyordu, birçok şeyin karmakarışıklığı arasında kaybolmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yine de bu adadan bir an önce ayrılıp Kaos Alevine dönmesi gerektiğini biliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Mümkünse bu çocuğu da yanımda götüreceğim…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Emin misin? Bu kız senin beklediğin kız değil miydi Basu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Yo, değil ama onu geride bırakmak için de bi’ nedenim yok, di’ mi? Ayrıca Yorna-san onu arıyor olmalı.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Yorna, yeni tanıştığı küçük bir çocuk için bile kendini feda etmekten çekinmeyecek kadar sevecendi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
O olmasaydı Olbart’a karşı oynadığı elin, bir galibiyet elde edemeyecek ya da o korkunç yaşlı adamı ilk etapta orijinal bahse dahil edemeyecekti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu nedenle Tanza’yı Yorna’ya geri vermek, iyiliğe karşılık vermenin doğal yoluydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Hevesini ve düşüncenizi takdire şayan olduğunu düşünsem de daha önce de söylediğim gibi bunun zor olacağını düşünüyorum.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ancak Cecilus’un görüşü Subaru’nun hevesini kursağında bırakmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Konuşma ve davranış biçimi en başından beri aynı kalsa da Cecilus’un aktardığı koşullar temelinde ciddiydi. Yine de Subaru gerçekliğin acımasızlığına karşı, hayal kırıklığına uğramaktan kendini alamadı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Seni duydum. Ayrılmanın zor olduğunu söylüyorsun, değil mi? Ama bir tekne ararsak veya daha önce bahsettiğin gibi asma köprüyü aşağı indirirsek o zaman…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Asma köprüyü “kaldırmak”. Sanırım dediğin meydan okuma olurdu ama sorun başka bir yerde yatıyor. En büyük sorun lanet kuralı, biliyor musun? Lanet kuralını.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Lenet… Gurali?..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu kelime de yabancı bir kelimeydi ancak en büyük sorun olduğunu özellikle belirtildiği için görmezden gelmek mümkün değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Kaşları çatılan Cecilus, Subaru’ya “Evet” dedikten sonra ellerini kimonosunun kollarına soktu,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Lanetin kuralları veya “lanet kuralı”. Bu Gladyatör Adasının efendisi olan Ada Şefi tarafından konulan çok zahmetli ve güçlü bir kural. İhlal ettiğin anda nalları dikersin! İtaatsizlik edersen nalları dikersin! Direnirsen nalları dikersin! ――Ölüm laneti!]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […Ah.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Tüm adayı kapsıyor. Anlıyo’n mu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bunu söylerken Cecilus olduğu yerde döndü ve kollarını havada salladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ciddiyetten eser olmayan bir tavırla söylenmişti ama bu tür bir ölüm lanetinin varlığı, Subaru’nun İmparatorluk imajıyla yalan diye gülüp geçemeyeceği kadar uyumluydu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ö-öyleyse kimse buradan ayrılamaz mı?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Evet, doğru. Bu olmasaydı şimdiye kadar buradan gitmiş olurdum. Göldeki Cadı Canavarları zorlu bir rakip olsa da istersem suyun üzerinde koşabilirim. Biliyo’n mu? Yani, suda nasıl koşulduğunu. Sağ ayağın batmadan sol ayağını çıkarırsın.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus bu kötü ve hayali fikri şaşkın Subaru’ya aktarmaya başladı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Görünüşe göre ninjalar su üzerinde koşuyordu ve bu dünyadaki süper insanların çoğu bunu gerçekten yapabiliyordu. Yoo, gerçeklikten bu şekilde kaçmanın zamanı şu an değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ş-Şu Ada Şefi, adaya lanet koyan kişi miydi? Öyleyse o kişi laneti kaldırsaydı? Çünkü ben yanlışlıkla buradayım…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Hahaha, bu ne büyüleyici bir şakadır! İster hata, ister aksilik, ister gaf olsun, bu adaya geldiğin ve üzerine lanet damgası vurulduğu andan itibaren zaten gladyatörlerden birisi olmuş olursun. Gerçi, bir gladyatörün mizacını benimsememiş olman, oynaman gereken çok daha büyük bir rolün olduğunun kanıtı olsa gerek.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [――Hık.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Tutunmaya çalıştığı kelimeler reddedilmişti ve Subaru nefesini yutmuştu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
“Lanet” kelimesi Subaru için kötü anılardan başka bir şey çağrıştırmıyordu. Tahmin edilebileceği gibi sanki kötü anıların birbiri üzerine katlanarak daha da kötü bi’ hâle gelmesine karar verilmiş gibiydi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Bu, bir şaka değil… Hık.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Daha ne olduğunu bile anlayamadan, hiç bilmediği bir yere, hiç tanımadığı bir kızla birlikte fırlatılmıştı. Sadece bu da değil, neredeyse hiç tanımadığı biri tarafından, bu bilinmeyen yerden kendi başına ayrılmaya çalışırsa yine tanımadığı başka bir kişi tarafından üzerine yerleştirilen bir lanet yüzünden ölebileceği söylenmişti.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu durumda neye inanmalıydı ve hatta ne yapmalıydı――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: […İşte bu. Evet, doğru ya! Ceci, sen Dokuz İlahi Generalden birisin, di’ mi?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Oh?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [O zaman belki dış dünyayla falan bağlantı kurabilirsin? Bakalım, şu uyuyan kızda olduğu gibi o Yorna-san’ın Kaos Alevindeki yerinden…]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu düşünceyle gözleri kan çanağına dönen Subaru, Cecilus’un iki omzunu birden kavradı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus kendisine dokunulmasına tepki olarak tek gözünü kapatırken Subaru kendi utanmazlığını unuttu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Daha önce Cecilus’a ağlayan kurt çocuk muamelesi yapan Subaru, şimdi onun iddia ettiği gibi Mavi Şimşek olmasını bekliyordu.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Vollachia İmparatorluğu’nun İlahi Generallerinden biri, İmparatorluktaki en güçlüsü ve oldukça cana yakın biri olduğu için Subaru’nun söyleyeceklerini dinleyebilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu gerçekten de çocukça, benmerkezci bir düşünce tarzından kaynaklanan bir fikirden başka bir şey değildi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Dolayısıyla Subaru’nun spekülasyonları her zamanki gibi sonuçsuz bir çaba olarak kalacaktı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Ya da belki de düşüncesi “çocuklaştırma” nedeniyle körelmemiş olsaydı Subaru bariz soruyu kendi başına bulabilirdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu――
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Söylesene Basu.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ah, evet, n’oldu?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Şu bahsettiğin Dokuz İlahi General de ne?]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru: [Ehh?..]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru her iki omzunu da tutarken Cecilus merakla başını eğdi.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Subaru şaşkındı, kendisine ne söylendiğini anlamamıştı. Yine de Cecilus “Yani, biliyo’n” diye devam etti,
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Cecilus: [Ciddiyim, neden burada olduğumu gerçekten de bilmiyo’m. Hikâyeyi ilerletecek bi’ gelişmenin var olduğunu düşünmüştüm; buna sebep olanın sen olup olmadığını da merak ediyorum, Basu.]
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
Bu, genç Subaru’nun kafasını daha da fazla karışmasını sağlayarak bi’ bomba etkisi yaratmıştı.
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
#Herkese iyi bayramlar, bu bölümü bayram hediyesi olarak düşünebilirsiniz. Her zamanki gibi uzun bi’ bölümün sonuna daha geldik. Açıkçası yazdığım çevirmen notlarının fazlalığından anlayabileceğiniz gibi beni fazlasıyla zorlayan bi’ bölüm oldu. Bölüme gelecek olursak gene Tappei kafamızda bin tane soru işareti bıraktı sağ olsun. Mavi Şimşek neden hafızasını kaybetti mesela? Louis nerede? Gladyatör şehrinden nasıl çıkacaklar? Ve bunun gibi binlerce soruyla karşı karşıyayız. Bakalım, sonraki bölümlerde bu gizemlerin perdelerini aralayabilecek miyiz? Sonraki bölümde görüşürüz!..

elinize sağlık
Elinize sağlık
Bölüm için teşekkürler. nerde tuhaf insan hemen subaruyu bulur
Bence ceci nin hafizasini kaybetmesi iyi olmuş belki subaruyla adaş olurlar
elinize sağlıık
Elinize sağlık.
Heralde ninja dayı bir şeyler yaptı